Alanında Azman ve Uzmanlar Soruyor: Bu Soba Neden Yukarıda?
Zaman öyle hale geldi ki, her alanda uzmanlar çıktı. Teori bilgisine sahip ama pratiği bilmeyen, belki de hiç uygulamayan uzmanlar.
Bu uzmanlar, kendi alanlarıyla ilgili projeler hazırlayıp veya konuşup haklılıklarını ifade ederler. Alanlarıyla ilgili konuştukça konuşurlar.
Bunlar genelde şehirlerde olur. Anadolu dediğimiz köylerde ise hayat doğaldır ve sadece konuşmazlar bildiklerini yaparlar. Çünkü konuşmak sadece zaman israfıdır köylerde. Köylerde iş yapmayıp konuşanlara sadece geveze ve boş insan denmektedir. Kişinin başarısının ölçütü iştir buralarda. Konuşmaları değil.
Zaman odur ki
Köy meydanında oturan muhtarın yanına, kravatlı takım elbiseli bir grup insan gelir. Devlet erkanı görünce heyecanlanan, hazrola geçip, ellerini önünde toplayıp, boynunu büken muhtar heyacanla : ‘’Hoş geldiniz’’ der ve işin aslını öğrenmeye çalışır.
–Muhtar Bey! Biz başkentten görevli olarak geldik. Hepimiz kendi alanlarımızda uzman olan insanlarız. Ülkemiz köylüsünün, günlük yaşamını incelemek, yakından görmek ve buradaki izlenimlerden sonuçlar çıkarıp, mikro düzeyde, sonrasında makro anlamda, sosyo-ekonomik çözümlerle projeler üreterek, bu projeleri, sosyo-politik bir yaklaşımla, çözümler üretmek istiyoruz…Amacımız halkımıza sadece hizmettir. Faydalı olabilmektir….
Muhtar anlattıklarından çok bir şey anlamasa da, okumuş çocuklar olduklarını konuşmalarından anlamıştır ve tekrar sorar:
– Yani, siz benden ne istiyorsunuz, onu söyleyin?
-‘’Biz bir hafta kalacak yer arıyoruz. Köydeki yaşamı inceleyeceğiz’’ dediklerinde, muhtar:
–Anladım. Siz bizim nasıl yaşadığımızı, nasıl geçindiğimizi, neler yaptığımızı, yani, nasıl yaşadığımızı merak ediyorsunuz.
-‘’Evet’’ cevabını alınca, bunları Aza (muhtar yardımcısı) olan Hasan’ın evine yerleştirir. İhtiyar heyeti üyesi olan Hasan’a da: ‘’Bunlar bir hafta sende kalacaklar. Ne derlerse yap. Ne sorarlarsa cevaplandır’’ der. ‘’Tamamdır Muhtarım’’ diyen Hasan misafirleri evine götürür.
Okumuş çocuklar, odaya girdiklerinde hazine bulmuş edasıyla, bir soba görürler ve hayretlerini gizleyemezler.
Soba yere değil, taştan yapılan bir yüksekliğin üzerine oturtulmuş ve bir büst gibi durmaktadır. Bu durum herkesin dikkatini çekmiştir ve kendi aralarında tartışmaya başlamışlardır.
Ekonomi uzmanı:
Bu tamamen bir kalori sorunudur der. Soba yerden yukarıda olunca daha fazla kalori yayılımı olur ve oda iyi ısınır. Ekonomik kazançtır der. Proje olarak bütün ülkeye yayılmalıdır.
Enerji uzmanı lafa girer:
Hayır! Bu köylü hepimize örnek olmalı. Amacı enerji tasarrufudur. Soba yüksekte yanınca bütün ısı odanın her yanına dağılıyor. Böylece az odunla çok yer ısınabiliyor. Bu durum mutlaka enerji bakanlığına iletilip örnek proje olarak ülke genelinde yagınlaştırılmalıdır.
Sağlık uzmanı, devreye girer:
Hayır! Sizlere kesinlikle katılmıyorum. Neden sobayı zeminden kaldırdı. Çünkü bu tamamen sağlık meselesi. Sağlığa önem verdiğinden bunu yapmış olmalı. Soba yerden yanarsa ısı alttan gelir, ayaklar ısınır ama göğüs ve baş kısım soğuktan donar. Bu ise vücutta belirgin veya belirsiz ağrılara sebep olur. Yukarıdan ısınma olunca aşağı doğru hava akımı olmakta ve vücudun her yeri dengeli ısınmaktadır. Böylece ağrı sızı olamaz. Aile doktorluk olmaz. Sağlık alanına dikkat çekmiştir. Koruyucu sağlık açısından örnek bir projedir.
Gıda uzmanı ise olayı , oda çevresindeki yiyeceklerin sağlıklı korunabileceği yönünde çıkarımlarda bulunur.
Diğerleri de kendi alanlarına göre çıkarımlarda bulunmuşlarıdır. Haliyle, okumuş çocukların konuşmaları saatleri bulur. Bunları arkada dinleyen Aza Hasan Efendi, duydukları karşısında şaşkındır. Bir o kadar da garipsemiştir eğitimin içler acısı durumunu. Alanında uzman olan insanlar neler neler de diyorlardı. Oysa kendisi sadece ilkokul mezunu olan bir çobandı.
Okumuş çocuklar ( veya alanında uzman kişiler), işin içinden saatlerdir çıkamayınca Hasan efendiye durumu sorma ihtiyacı hissederler.
-Ya Hasan Efendi! Gördün. Biz işin içinden çıkamadık. Bu neden böyle yapıldı. Hangi mühendislerin projesi. Hangi bilim insanları böyle mükemmel bir buluş yapmış hayran olmamak elde değil. Sen söyler misin? Neden sobayı yukarı kaldırdınız?
-Efendim, dediklerinizi nedir bilmem. Uzmanı da, azmanı da bilmem. Sobayı kurarken borum yetmedi. Çarşı da uzaktaydı. Zaten çok da zamlanmıştı boru. Borunun boyu yeterli gelmeyince, bende evde olan az bir çimentoyla, bahçede olan taşlar ile sobayı yukarı kaldırdım. Durum sadece bu.
Fıkradan Anladıklarımız
- Alanında uzman olanlar aslında çok şey bilenler değildir. Var olan durumu kendine göre açıklayan insandır.
- Mesele konuşmak değil, iş yapmaktır.
- Amaçları hizmet olan insanlar kulelerinden ve şatolarından inip halk ile birlikte olmalıdır.
- Eğitim Teoriden ziyade pratiğe yönelik olmalı ki, eğitim alan insanlar aldıkları eğitimi hayat boyu kullanabilsinler. Eğitim sadece gençliği oyalama olmamalıdır.
- Şehirler, köy hayatından uzak yetiştiği için, Anadolu insanını algılamakta yetersiz kalmaktadır. Köy ve şehir etkileşimi çocuk yaşlarda başlamalıdır.
- Bir olay veya olgu farklı açılardan bakılınca farklı sonuçlar getirebilir. Bir olayın çok boyutluluğu vardır.
- Ehem mühimme tabidir der Cevdet Paşa. En önemli varken önemli olan geri plana bırakılır. Baş gidecekse, ayaktan vaz geçilir. Karnımız aç ise yemek tarifi vermenin mantığı yoktur. O insanın karnının doyurulması önceliktir. Önceliklerimizi iyi belirlemeliyiz.