Bilim Ve Kur’an Işığında İnsanın Ahiretteki Yaratılışı ( Son Yaratılış)

insan ve yaratılışı
insan ve yaratılışı

Bilim Ve Kur’an Işığında İnsanın Ahiretteki Yaratılışı ( Son Yaratılış)

 

İnsanın Yaratılışına Dair Bilimsel Bakış:

Sperm: Bilimsel olarak “spermatozoon” adı verilen bir erkek üreme hücresidir. Testislerde oluşan bu hücrelerin üretimi ergenlik döneminde başlar. Baş kısmında döllenme sırasında yumurtaya aktaracağı kalıtsal bilgi (DNA) taşır. Kuyruğu vardır ve hareketlidir. İnsanlarda bir çiftleşme sırasında yaklaşık 15 ila 200 milyon arasında sperm salınır. Ancak yumurtayı yalnızca tek bir sperm hücresi dölleyebilir. Bir spermin ömrü 48 saattir. Bir sperm bir yumurta hücresine ulaştığında, yumurtaya girmek için kuyruğunu dışarıda bırakıp, yumurta zarından geçerek kalıtsal bilgileri yumurtaya ulaştırmış olur. Spermler yoğun kıvamda bir sıvının içinde bulunurlar. Bu sıvının ismine meni (ersuyu) veya yaygın kullanış biçimi ile sperma denir.

Yumurta: Kadında üreme hücresi olan yumurtalar, karın boşluğunda rahmin iki tarafında ve tüplerin altında yerleşmiş olan yumurtalıklarda muhafaza edilir. Dolayısıyla bu yumurtalıklar, dişi üreme organıdır. Bu iki adet yumurtalık yumurtalıklarında, folikül adı verilen ve içi sıvı dolu olan çok sayıda kese bulunur. Folikül, tek bir yumurta hücresini sarmalayan ve onu besleyip koruyan yapıdır. Ergenlik dönemine kadar kız çocuğunun yumurtalıklarında hiçbir aktivite izlenmez.

Ayrıca yumurtalıklara doğru uzanan çok ince iki tane rahim kanalı vardır. Bu kanallara “Fallop Tüpleri” denilmektedir.

Üreme çağındaki bir kadında, yumurtlama (ovulasyon) adı verilen döneminde folikül adı verilen kese içerisinde bir yumurta hücresi olgunlaşır ve olgunlaşan yumurta hücresi,  çatlayan folikülden atılır. Fallop Tüpleri de atılan bu yumurta hücresini alarak rahime doğru naklini sağlar.

Döllenme: Fallop Tüpler içinde seyahat eden yumurta hücresi eğer bir sperm ile karşılaşırsa döllenme gerçekleşir. Yumurta hücresi ile sperm hücresi birleşerek tek bir hücre oluşturmuşlardır. Artık, “zigot” adını alan bu tek hücrenin, normal bir insan gibi 46 kromozomu vardır. Döllenmiş yumurta (zigot), tüpler içerisinde ilerlerken bir yandan da mitoz bölünme ile “embriyo”yu oluşur. Embriyo 5-7 gün içerisinde rahim içerisine ulaşır ve eğer rahimde tutunma gerçekleşirse, gebelik oluşur.

 

Gebelik Süreci:

  1. Dönem (İlk 14 hafta): Embriyo gebeliğin dördüncü haftanın sonuna doğru, insan embriyosu çiğnenmiş bir et parçası gibi görünüyor. Çiğnenmiş görünüm diş izlerine benzeyen somitlerden kaynaklanır. Somitler omurların başlangıcını veya primordisini temsil eder.

Gebeliğin ilk 10 haftası gelecekte organlara ve sistemlere farklılaşacak dokuların oluştuğu dönemdir. 10. haftadan sonra ise embriyo ‘fetus’ adını alır.

  1. Haftadan itibaren kalbin gelişimi tamamlanır. 10. haftada Deri ve tırnak gelişimi başlar, el ve ayak parmakları ayırt edilebilir. Hamileliğin 12 haftasında beyin ve sinir sistemi sistemindeki gelişim hızlanır, kol ve bacak çıkıntıları belirir. 14. haftadan sonra bebeğinin cinsiyeti öğrenebilir.
  2. Dönem (14-28. haftalar arası): Bu dönemde bebeğin organları ve iskeleti oluşmaya ve sertleşmeye başlar, böbrekler ve bağırsaklar az da olsa çalışmaya başlar. Duyusal işlevler bu dönemde gelişir ve fetus, sesleri 24. haftada duymaya başlar.
  3. Dönem (28. hafta ile doğum arası): Bebeğin akciğerleri bu dönemde olgunlaşır ancak sadece düzgün çalışmayan solunum hareketleri yapar. 32. haftadan itibaren oluşabilecek erken doğumlarda bebeğin hayatta kalması çok daha muhtemeldir. Yağ dokuları oluşur ve saç, tırnak, göz içi ve dışı ile diş etleri bu dönemde gelişir.

İlk İnsanlar ile İlgili Bilimsel Görüşler:

Darwinci Evrim Teorisi Görüşü:

İnsan (Homo sapiens “bilen insan”)gelişmiş aletlerin, kültürün ve dilin gelişimini sağlamış büyük ve karmaşık beyinleri ile öne çıkarak yeryüzündeki en baskın tür hâline gelmiş, bipedal “iki ayaklı” bir primat “iri beyinli memeli” ve günümüzde Homo “insansı” cinsinin hayatta olan tek tür olduğu şeklinde görüşler vardı.

Ancak iddia edilen diğer türlerle ilgili olarak henüz herhangi bir bulguya ulaşılamamıştır.

IN/MPI-Bugüne kadar türümüze ait ilk fosiller Etiyopya’nın Omo Kibish bölgesinde ortaya çıkarılan 195 bin yıllık fosillerdi. 300 bin yıl geriye uzanan antik arkeolojik bölgelerde keşfettiği taştan aletler ve ateş kullanımını gösteren elde ettiği bulgular, çoğu uzmanın insan türünün 200 bin yıl önce ortaya çıktığını düşünmesi nedeniyle bu araçların modern insanlardan önceki türler tarafından kullanıldığı varsayılıyordu.

Prof. Hublin’in kazı ekibi tarafından, Kuzey Afrika’da bulunan beş yeni Homo Sapiens (modern insan) fosilin ise; 300 ile 350 bin yıllık ve kafataslarının modern insanlarınkiyle neredeyse aynı olduğu görülmüş.

Bu insanların taştan aletler yaptığı ve ateşi kullanmayı öğrendiğini de ortaya çıkardı. Yani bu insanların, modern insanlar gibi göründüğü ve onlar gibi davrandığı anlaşılmıştır.

Prof. Hublin’in bulguları öncesinde, bilim dünyasındaki ana akım görüş ilk modern insanların Doğu Afrika’da 200 bin yıl önce ansızın ortaya çıktığı yönündeydi. Buna göre ilk modern insanlar bir anda günümüzdeki insanın görünüşüne kavuşmuştu ve yalnızca o noktadan sonra dünyaya yayılmaya başlamıştı.

Prof. Hublin’in elde ettiği bulgulara göre ise; “İnsanların Afrika’da bir ‘cennet bahçesinden’ hızlıca yayıldığı düşüncesinin doğru olmadığını gördük. Bizim görüşümüz insanların Afrika kıtası çapında zamana yayılan bir evrim geçirdiği yönünde. Eğer bir cennet bahçesinden bahsedeceksek bu bütün Afrika olmalı.”

Araştırmayı yürüten ekipten Dr. Shannon McPhearon da “ilk insanın kökeninin Fas olduğunu söylemiyoruz. Zira benzer bulgular Afrika’ya yayılan 300 bin yıllık pek çok mağarada var” dedi. Araştırmaya dahil olmayan Londra’daki Doğal Tarih Müzesi’nden Prof. Chris Stringer da BBC’ye “Artık insanlığın tek bir beşiği olduğu düşüncesinden vazgeçmemiz lazım” diye konuştu.

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40198320

 

Yaratıcı Evrim Teorisi Görüşü:

Fransız Bilimler Akademisi üyesi tıp doktoru ve yazar Prof Maurice Bucaille ise; Kur’an ile bilim arasında tam bir uzlaşmanın bulunduğunu ve Darwinci evrim teorisinin insanın kökeniyle ilgili açıklamalarına karşı, yaratıcı evrim teorisini savunmuştur.   Bu teori ile; paleontolojinin işaret ettiği bazı dönüşümler (atvâr), insanın kendi içinde geçirdiği teziyle açıklanmaktadır. Kur’an’daki “aşama aşama yaratma” (Nûh 71/14) ve “tebdîl” (el-İnsân 76/28) gibi tabirlerdeki insan türünün nasıl ortaya çıktığını ayetler ile bu türün ilk örneklerinin nasıl yaratılmış olduğunu anlatan ayetleri de buna örnek olarak göstermişti. Buna göre morfolojik dönüşüm fikrini genetik biliminin son verileri de desteklemektedir. Ancak böyle bir yaratıcı evrim anlayışının insanın gelişkin maymunların evrimleşmesiyle meydana geldiğini ileri süren Darwinci teoriyle bir ilgisi bulunmamaktadır (Bucaille, İnsanın Kökeni Nedir, s. 233 vd.).

KUR’AN’A GÖRE İSE İNSANIN YARATILIŞI

İnsanın yaratılışı konusu, Kur’ân’da iki başlık altında incelenebilir. İlki, insanlığın atası olarak kabul edilen Adem’in ve eşinin yaratılması; ikincisi ise diğer insanların yaratılışıdır.

Açıklama: Kur’an’ı okuyan bir kişi, birçok sure içerisinde farklı konulardan söz edildiğini görmektedir. Anlatılan bir kıssa ile ilgili olarak; kitabın çeşitli yerlerinde, kıssanın bir başka tarafının zikredildiğini ve ard arda anlatılan hâdiseler hakkında az çok izahat veren parçalar bulunduğunun da farkına varır.

Çünkü Kur’ân’da anlatılan konu, ders çıkarılması istenen bir kıssa veya olay bir bütün halinde bize verilmemiştir. Anlatılmak istenen bir durum ile ilgili olacak farklı konulardan birkaç husus ele alınmıştır. Aynı konudan söz eden ayetler, kitabın çeşitli kısımlarına farklı konular içerisine serpiştirilmiştir.

Peygamberlerin kıssaları; insanın, canlıların, evrenin yaratılışı ile ilgili hususlar; dünyevî-semavî hâdiseler ve fıkhi meseleler gibi geniş konular Kur’an’da bu şekilde ele alınmıştır.

Bu nedenle bir konuyu bir bütün olarak öğrenebilmek ve o konuda bilgi sahibi olabilmek için, konu ile ilgili ayetlerin bir araya toplanarak tasnif edilmesi gerekmektedir.

Bu çalışmada da insanın yaratılışı ile ilgili ayetler tasnif edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca meal ile meale eklenen açıklamanın karıştırılmaması için de, mealdeki konu ile ilgili sözcükler kalın yazı biçimiyle gösterilmeye gayret edilmiştir. 

 

1-İlk İnsanın Yaratılışı

           Rahman, insanı yarattı. (55/3)

O ki yarattı, düzene koydu. (87/2)

İnsanı, topraktan (3/59; 22/5; 36/36; 40/67; 53/32)  ve adi (basit) bir sudan/sıvıdan* (21/30;  24/45; 25/54; 77/20) yarattı.

*Bu ayette bildiğimiz “su” veya moleküller arası bağlarla bağlanan atomlardan veya moleküllerden oluşan akışkan madde olan “sıvı” söz ediliyordur. Veya her ikisi de kastediliyor olabilir. “Su” kastedilmiş deniyorsa; ilk insanın yaratılışında, toprağı balçık haline getirmek için kullanılan su kastedilmiştir. Hayır, “Sıvı” kastedilmiş deniyorsa; O zaman da sıvı hücre, yani embriyoyu meydana getiren erkek spermi veya kadın yumurtası veyahut da her ikisi birlikte kastediliyordur.

O ki yarattığı her şeyi en güzel biçimde yaratmıştır. İnsanı yaratmaya çamurdan (tin) başladı. (32/7)

Sonra onları kullanarak çamurdan (süzülen) bir öz elde etti. (23/12; 6/2)

Sonra o özden yapışkan bir çamur yaptı. (37/11)

Sonra onu hamein mesnun’a (belirli bir ölçü ve terkibe göre şekil verilmiş bir balçığa) dönüştürdü. (15/26,28)

Sonra ona biçim verdi. (7/11; 32/9; 38/72; 95/4)

Sonra onu kurutarak salsal’a (ses çıkaran kupkuru bir balçığa) dönüştürdü. (15/26,28; 23/12; 55/14)

Sonra da pişirerek fehhar’a (pişmiş sert çömlek gibi sert ) dönüştürdü. (55/14)

İnsanı bu şekilde inşa etti. (6/98)

Sonra da ona ruhundan üfleyerek (15/29;32/9;38/72), can vererek bir beşer/insan (6/2; 15/26,28) yarattı.

 

Eşinin Yaratılması:

Sizi bir tek nefisten, inşa eden (6/98; 39/6) O’dur. Ve kendisi ile sükûnet bulsun diye ondan –aynı özden, aynı cinsten- eşini var etti (4/1; 7/189; 39/6). Eşini sarıp örtünce, eşi hafif bir yük yüklendi. Bir müddet böyle geçti. Yükü ağırlaşınca her ikisi de Rableri olan Allah’a: Rabbimiz! Eğer bize salih bir evlat verirsen, elbette Sana şükredenlerden olacağız.” diye dua ettiler. (7/189)

O ikisinden de birçok erkek ve kadını üretip yaydı. (4/1)

Sizi çiftler halinde yarattık. (78/8)

 

2- İnsanların Bir Dişi ve Bir Erkekten Yaratılması

           Allah bütün canlıları sudan/sıvıdan* yarattı. (24/45; 21/30)

Allah, insanı sudan/sıvıdan* (25/54); adi -basit- bir sudan/sıvıdan yarattı. (77/20)

*Bu ayette bildiğimiz “su” veya moleküller arası bağlarla bağlanan atomlardan veya moleküllerden oluşan akışkan madde olan “sıvı” söz ediliyordur. Veya her ikisi de kastediliyor olabilir. “Su” kastedilmiş deniyorsa; ilk insanın yaratılışında, toprağı balçık haline getirmek için kullanılan su kastedilmiştir. Hayır, “Sıvı” kastedilmiş deniyorsa; O zaman da sıvı hücre, yani embriyoyu meydana getiren erkek spermi veya kadın yumurtası veyahut da her ikisi birlikte kastediliyordur.

O, atılan bir sudan/sıvıdan yaratıldı; bel ve leğen kemikleri arasından çıkıyor. (86/6,7; 7/172)

Rabbin, Âdemoğullarının bellerinden, onların nesillerini alıp yaratır.  (7/172)

[Açıklama: 86/6 ve 7. Ayetlerde kadınlar ilgili üremeden söz ediliyor. Çünkü, Allah, 7. Ayette, Kadının leğen kemikleri ile bel kemiği tarafından oluşturulan kemik çatının (pelvis) içinde koruma altına alınmış olan İç üreme organlarından; 6 ayette ise, o üreme organından atılan ovaryum (yumurtalık) sıvısı kastediyor.

7/172. ayette de aynı durum söz konusudur. “Ademoğlu” ismi de, insanların hepsi için kullanılan bir ifadedir.]

İnsanoğlunu dişi ve erkek olarak çiftler kıldı. (35/11; 36/36)

Hiçbir dişi, O’nun bilgisi ve iradesi olmadan ne hamile kalabilir ne de doğurabilir. (35/11)

O, insanı çeşitli aşamalardan geçirerek yarattı. (71/14) Şöyle ki;

… onu güvenli ve sağlam bir mekanda (anne rahminde) bir nutfe (embriyo, döllenmiş yumurta) kıldık. (23/13) Su damlasına benzeyen inciye “nutafa” denir. Nutafa ile nutfe aynı harflerden oluşur, sadece telaffuz farkı vardır.  Ayette de embriyo saf inciye benzetilmiş.

Yoksa o, dökülen meniden bir sperm değil miydi? (75/37)

Atmakta olduğunuz meniyi ( ve içindeki spermleri) hiç düşündünüz mü? (56/58)

Onu/insanı nutfeden (embriyodan) yarattık. (16/4; 23/13; 35/11; 36/36,77; 40/67; 53/46; 80/19)

Sonra onu korunaklı bir mekâna -anne rahmine- yerleştirdi. (77/21)

O (Allah), topraktan inşâ ederken de, annelerinizin karnında cenin halindeyken de sizi iyi bilendir. (53/32)

Böylece o nutfeyi (embriyo) alaka (anne rahmine tutunan embriyoya) dönüştürdü. (23/13; 40/67; 75/37; 96/2)

Sonra alakı, mudğaya (bir çiğnem et parçası) çevirdi. (23/14)

Ardından da, mudğadan kemikler yarattı; sonra kemiklere sinir, kas, damar, et ve deri giydirdi. (22/5; 23/14)

Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde (rahim içinde olup cenini saran ve “amnion, chorion, decidua” denilen üç zar içinde) yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmaktadır. (39/6)

Rahimlerde dilediği gibi şekillendirdi/biçim verdi. (3/6)

“Dilediğini yaratır; dilediği kimseye kız çocukları bahşeder ve dilediği kimseye erkek çocukları bahşeder.” (Şura 42/49)

“Yahut onları erkek çocuklar ve kız çocuklardan çiftler (ikiz, üçüz…) yapar ve dilediğini kısır yapar.” (Şura 42/50)

Bilinen bir süreye kadar. Sonra en güzel biçimde ve sağlıklı doğup doğmayacağını Allah takdir etti. (77/22,23; 6483; 80/19; 95/4)

Sonra bir bebek olarak dünyaya getiriyor. (40/67)

Hiçbir dişi, O’nun bilgisi ve iradesi olmadan ne hamile kalabilir ne de doğurabilir. (35/11)

            Biz insanı zorluklar arasında yarattık. (90/4)

Bu şekilde insanoğlu ölü, yani cansız iken ona Allah hayat verdi. (2/28)

Onlara sor bakalım: “Onları yaratmak mı daha zor, yoksa diğer yarattıklarımızı [örneğin evreni (40/ 57)] mı? (37/11)

 

Lokman suresi 31/14. Ayetindeki “Annesi onu sıkıntı üstüne sıkıntı ile taşımıştır. Sütten ayrılması (kesilmesi) de iki yıl içinde olur.” ve yine Bakara suresi 2/223. Ayetindeki “ … anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler.” İfadelerden de emzirme süresinin 2 yıl yani 24 ay olduğu belirtilmektedir.

Ahkaf Suresi 46/15 ayetindeki “Annesi onu güçlükle (karnında) taşıdı ve onu güçlükle bıraktı (zahmetlerle doğurdu). Onun taşınması ve ayrılması otuz aydır.” Şeklindeki ifadeden; insanın gebelik döneminde ana karnında geçirdiği süre ile emzirme süresinin toplam 30 ay olduğu belirtilmektedir.

Lokman suresi 31/14. Ayet ile Bakara suresi 2/223. Ayetindeki iki yıllık (24 ay) emzirme süresi, Ahkâf suresi 46/15. ayetteki hamilelik ile sütten ayrılmanın toplam süresi olan 30 aydan çıkarıldığında; “6 aylık” bir zaman farkı ortaya çıktığı ve bir çocuğun ana rahminde altı ay kaldığı gibi bir anlam çıkmaktadır.

Oysa, gebelik süresinin döllenmeden itibaren tam 266 gün olduğunu biliyoruz (Döllenme süresi ile birlikte ortalama gebelik süresi 280 gün/40 haftadır). O zaman da ayetlerde bir çelişki olduğu anlamı çıkarılabilmektedir.

Yapılan bilimsel araştırmalarda;

  1. Gebeliğin 24 hafta ile 37. Haftaları arasında da erken doğumlar gerçekleşmektedir. Bu da 6 aylık gebelik döneminde en erken doğumun gerçekleştiği anlamına gelmektedir.
  2. Yeni bir insanın döllenmeden 86 gün sonra yaratıldığı anlaşılmaktadır. Bu süreden sonraki dönemde, anne karnındaki bebek, bir birey olarak kabul edilmekte ve “fetüs” olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle de kürtaj izni verilen ülkelerde genellikle 12. Haftaya kadar kürtaj yapma izni verilmektedir.

Bu bilimsel araştırmalar göz önünde bulundurulduğunda; Belirtmiş olduğumuz Kur’an’daki ifadelerin (Bakara 2/223; Lokman 31/14; Ahkâf 46/15), Allah’ın doğadaki birer ayeti (delili, kanıtı) olduğu görülmektedir.

Zira; aradaki “altı aylık” zaman farkı ise bir çocuğun ana rahminde altı ay kaldıktan sonra en erken doğabileceği süreyi işaret etmektedir. Ayrıca Ahkaf suresi 46/15 ayetindeki “Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle bıraktı. Onun (anne karnında) taşınması ve (sütten) ayrılması otuz aydır.” ifadesiyle de bir canlı (insan, birey) olarak kabul edilen gebelik süresinin 6 ay olduğu anlaşılmaktadır.

Nitekim Müminun suresi 23/14. ayetinde yer alan “Sonra o nutfeyi (döllenmiş yumurta, embriyo) alaka (anne karnına tutuna embriyo) yaptık. O alakayı mudğa (bir çiğnem et parçası) yaptık. O et parçasını kemiklere dönüştürdük. Sonra kemikleri etle donattık, sonra onu başka yaratık (ruh üfleyerek tam bir insan) haline getirdik.” Şeklindeki ifade ile de, döllenmeden 86 gün sonra bir canlı (insan, birey, nefs) olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.]

İnsana anne baba olma hakkını verip ona soy sop veren ve akraba sahibi yapan da O’dur. (25/54)

Ardından da yeryüzüne yayılan beşer -insanlar- oldunuz. (30/20)

Sonra bir ecel -süre- tayin etti. Belirlenmiş ecel O’nun katındadır. (6/2)

Nihayet olgunluk çağına ulaşır, (40/67)

Daha sonra sizi çiftler (eşler) haline getirdi. (35/11)

Sizi önce zayıf (bebek) yaratıp, ardından size güç veren sonra bu gücün ardından sizi zayıf ve yaşlı kılan Allah’tır. O, dilediği şeyi yaratır. (30/54)

… derken yaşlanırsınız. Kiminiz bu süreci tamamlamadan vefat ettirilir. Kiminiz de belirlenen süreye kadar yaşatılır. (40/67; 2/28)

Bir kimseye ömür verilmesi; ömrünün uzaması veya kısalması, hepsi bir Kitap’tadır. Kuşkusuz bu Allah’a kolaydır. (35/11)

Sizin için bir kalış -yerleşim yeri- ve emanet olarak konuluş yeri -mezar- vardır. (6/98)

Sonra onu öldürdü ve kabre koydurdu. (80/21)

 

  1. Yeniden Yaratılış

Dönüşünüz O’nadır. (64/3)

İlk yaratışta yorgun mu -yetersiz mi- kaldık ki yeniden yaratılıştan kuşku içindeler! (50/15)

Yoksa onlar, bir yaratıcı olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratanlar onlar mıdır? (52/35)

Ben onları, göklerin ve yeryüzünün yaradılışına da, kendilerinin yaradılışına da tanık tutmadım. (18/51)

Onları Biz yarattık. Yaradılışlarını sapasağlam yaptık. Dilersek onları yok eder, yerlerine benzerlerini getiririz. (76/28)

O, ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır. Ve ölmüş yeryüzüne her bahar yeniden hayat verir. İşte, tıpkı bunun gibi siz de diriltileceksiniz. (30/19,20)

Elbette O, onu öldükten sonra yeniden hayata döndürmeye de kâdirdir. (86/8)

Sonra dilediği zaman onu diriltip mezarından ortaya çıkartacaktır. (80/22)

Sonra yeniden diriltecek ve sonunda O’na döndürüleceksiniz. (2/28)

 

Şu Yazıya da Bakabilirsiniz

şefaat- yardım

Kimler Şefaat Edebilir? Kur’an-nın Şefaat Anlayışını Biliyor muyuz?

Kimler Şefaat Edebilir? Kur’an-nın Şefaat Anlayışını Biliyor muyuz? Şefaat, suçunun bağışlanması veya dileğinin yerine getirilmesi …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir