Bir Ok Attım, Aşure Oldu!

Bir Ok Attım,  Aşure Oldu!

İnsan hata yapandır. Çünkü bizler melek değiliz.

Hatalarımızı kabul edeceğiz. Hatalarını kabul eden insanlar, erdemli insanlardır. Bunlar  halk da olsa yönetici de olsa böyledir.

Toplumda bir deyim vardır. Kraldan fazla kralcı olmak şeklinde.

Yöneticiler hatalar yapınca onlara yalakalık yapanlar, menfaatçiler, o hatalarda, yanlışlarda,  hikmet bulmaya, onun hata olmadığını anlatmaya çalışırlar. Buna kraldan fazla kralcı olmak denir.

Oysa ‘‘evet bu hatadır yanlıştır” demek var iken, bu kabul edilmez. Çünkü insan gururlu ve kibirlidir. Hataları, kendine ve sevdiklerine layık görmez. Yanlışları, yanlışlar ile kapatmaya çalışır. Gün gelir o yanlışlar güneş gibi ortaya çıkar ve karanlık gibi insanların üzerine çöker. Çünkü yalanların ortaya çıkma ve rahatsız etme  gibi bir özelliği vardır. Yalancı da er veya geç deşifre olup rezil olacaktır.

Zaman odur ki

Padişahın tembel mi tembel salak mı salak bir çocuğu vardı. Kılıç kullanamaz, ok atamaz, üstelik beceriksizliklerini  savunmak için nutuk da atamazdı. Yani iyi konuşup halkı kandıramaz ve heyecanlandıramazdı. Başta durabilmek için nutuk atmak olmaz ise olmazdı yöneticilik  için.

Padişah, yaşlanmış. Başka çocuğu da olmayınca yerine bu çocuk geçecekti. Nedendir bilinmez ama eskiden olduğu gibi bu zamanda da yöteticiler, devleti ve ülkeyi kendisinin ve ailesinin malı olarak görür, aile dışından birisinin yönetmesini istemez.

Padişahın çocuğu gariptir. nasıl olacak da  halk bu çocuğa  inanacak ve güvenecek.  Padişahın yaptığı hataları yanlışları halk öğrenirse ne olur. Halk gerçekleri öğrenirse gazabıyla padişahı ve çevresini  yakmaz mı, yıkmaz mı her şeyi. İşte bu gibi sebepler,  Padişahı çok düşündürüyordu.  Ve kararını verdi. Eğitilecek ve yalakalar tutulacaktı. Bir hocayı çağırdı:

-Oğlum bu. Bunu üç yıl içinde Padişah varisi olarak yetiştireceksin. Eti senin kemiği benim. Yetişmez ise  bir yolunu bulur seni ihanet ile suçlar asarım, ölürsün dedi.

Fareden aslan olur, kediden kaplan. Kurbağa kartal olarak yetişebilirdi eğitimle.  Öğretmen böyleydi. Fedakardı. Ama  bu çocuktan nasıl Padişah  olur diyemedi ve başladı eğitimlere.

Üç yıl zorlu eğitimler yapıldı. Spor, hitabet, siyaset, yalan konuşabilme, matematik, şiir, sanat….

Halka haber verildi. Yeni  Padişah adayı Şehzademiz, halka tanıtılacak ve güze nutuk atarak maharetlerini sergileyecektir.

Başarı ve konuşması halk arasında dilden dile dolaşmalı. Zamanı gelince de  şehzadeye halk  kurtarıcı gözüyle neredeyse tapmalıdır. Yanlışlarını da normal görebilmelidir. Hatta yanlışlarında hikmet ve erdem aramalıdır.

Büyük bir arena. tıklım tıklım stadın her yeri. Bütün medya orada canlı yayın araçları hazır. bütün televizyonlar kiralanmış ve ortak yayında.

Halk, pür dikkat. Padişah ve vezirleri (yardımcıları) ve saray erkanı hazır.

Yeni padişah adayı şehzade çocuk, hazır.

Kalabalığı görünce biraz yutkunsa da rahat adımlarla mikrofonların karşısına geçti Padişah adayımız şehzade hazretleri. Selamlaştıktan sonra bir cümle söyledi:

‘’Bir ok attım kebap oldu’’  

Bu cümleyi duyunca halk sus pus oldu. Ekran başındakiler şaşkın. Olayı anlayan hocası, hemen mikrofonlara yaklaştı:

-”Şehzademiz az ve öz konuşur. Bilir ki halkın zamanı değerlidir. Bu cümleyle belirtmek istediği şudur:

-Şehzademiz geçenlerde bir ok ile bir ceylanı avlama başarısı göstermiş ve onu kebap yapıp halka dağıtmıştır. Bu başarı ve vefasından bahsediyor” deyince, koca stattakiler ayağa kalkarak alkışlamaya başlar  şehzadeyi.

Şehzade alkışı alınca tekrar konuşmaya başladı ama kullandığı bir cümle yine halkın sus pus olmasını sağladı. Cümlesi şöyleydi:

‘’Bir ok attım göl oldu’’

Bu cümle için de, hocası, hemen mikrofonlara çıktı. Ve dedi:

Geçen gün şehrin suları akmıyordu. Nerede tıkanıklık vardı bilmiyorduk. Şehzademiz  mübarek elleriyle yayını gerdi ve bir ok attı. Okun düştüğü yeri  kazdık ve şehrin suyunu karşılayan kanalın, orada tıkalı olduğunu gördük. Şehzademiz bundan bahsediyor” deyince bir alkış tufanı koptu.

Padişah  durumdan memnundur. Şehzadenin çok hikmetli ve mübarek olduğunu da halk  böylece anlamış oluyordu.

Alkışlarla kendine gelen şehzade, bir cümle daha kurdu ki sormayın. Halk şaşkın. Padişah şaşkın. Hocası şaşkın.

Şehzadenin kurduğu cümle şöyleydi:

”Bir ok attım aşure oldu.”

Herkes sessiz ve şaşkınlık uzun süre devam etti. Hoca olmak da zordu. her şeyi yapamazdı ki. her olumsuzluğu düzeltemezdi ki. Oturduğu yerden Hocası kalktı. Bu defa mikrofonlara gitmedi. Padişaha yaklaştı ve dedi:

”Hünkarım. İşte başım. Ferman senin. İster başımı kes, ister darağacında beni salla. Şu salak ve geri zekalı çocuğunuza sorar mısınız ok atıp nasıl aşure olmuş!

Fıkradan Anladıklarımız

  1. Eğitim ile her şey yapılmaz. Eğitim var olanı geliştirir.
  2. Öğretmenler günah keçisi ilan edilmemelidir. Var olan ürün güzel ise öğretmen onu en güzel şekilde yetiştirir. Yılanın uçmasını beklemek öğretmenin başarısızlığı değil, sistemin beceriksizliğidir.
  3. İnsanları kandırırsanız koltuklarınızda rahat edersiniz. İnsanları kandırmanın en güzel yolu da bilen insanları satın alıp reklam yaptırmaktır. Olumsuzluklar da hikmet aramak cehalettir.
  4. Bir toplumun bütün çocukları adil yarışa konmaz ise o toplum gelişemeyecektir.  Sadece sömürülen toplum olarak kalacaktır.
  5. Bir toplumun medyası bağımsız değil ise doğruları halk öğrenemez.  O toplumda, Yanlışlar doru olarak öğrenilir.

 

 

 

 

Şu Yazıya da Bakabilirsiniz

Romantik Bir Aşk Mektubudur!

Romantik Bir Aşk Mektubudur! İkinci dünya savaşına ( 1 Eylül 1939 – 2 Eylül 1945) …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir