Cahillik Bilgeliği Yendi! Eşek!

eşek
eşek

Cahillik Bilgeliği Yendi! Eşek!

Fıkralar, bize hayatın içindeki yanlışları gülümseterek anlatan yazım türleridir. Böyle olunca, fıkralar, birçok alanda ve konuda, anlatmak istediğimizi kibarca anlatır muhatabımıza. Onun için fıkralar, sadece gülmek ve gülümsemek için değildir. Mutlaka arka planı olup, anlatmak istediği ince bir fikir veya duygu vardır. Böyle de olsa, insanın doğruyu görme yönü kapalıysa, aklı tutulmuşsa veya bilmiyorsa ona hiçbir şey fayda vermez. Duyduğuna da güler geçer.

Zaman odur ki;

İlim aşkıyla köyden şehre gidip, en iyi medresede tahsilini yapan delikanlı, mezun olunca köy köy dolanır. İmamlık yapmak için. ( Eskiden öyleydi. İmamlar kendisi iş bulur veya köylüler cami ve mekteplerine kendileri görevli bulurdu. Bütün giderlerini karşılarlardı. Böyle olunca o görevli köy için çok faydalı olabiliyordu. Merkezden atanıp, merkezin emir ve direktiflerini anlatan kişiler değillerdi. Eğer kişi iyi yetişmişse, dinin bütün doğrularını anlatabiliyordu. Padişah da olsa hatalarını söyleyebiliyordu. Çünkü ücretini halk karşılıyordu. ) Köy köy dolanan, görev ve hizmet aşkıyla yanan bu Genç, Cuma günü, yeni geldiği köyde, namaz için, camiye gider.

Gider gitmesine ama, cami imamının Nas Suresi’ni yanlış anlattığını görür. Hemen ayağa kalkar:

Değerli cemaat!

Ben medrese mezunuyum. Nas suresin de Allah, İnsanların ve cinlerin şerrinden Allaha sığınırım der. Böyle dua edin der. Ancak hocamız ‘’insanların ve cinslerin şerrinden Allaha sığınırımdiye anlatıyor. Cins ne demek….daha çok şeyler anlatır Genç.

Cemaat arasında bir homurtu, hoşnutsuzluk başlar. Yirmi yıllık hocaları yanlış mı anlatıyor!  Yoksa bu ”yeni yetme”, kim olduğu belli olmayan Genç mi yalan konuşuyor gibi sorular ve konuşmalar etrafı sarar.

Namaz kılınır. Ortalığın daha fazla karışmaması için, fitne ve fesadın oluşmaması için, doğru ve yanlışı belirlemek için, sınav yapılmasına karar verilir.

Köylü eğitim olarak cahildir. Okuma yazma yok. Köyün hocasının da yok. Ve bir soru sorulacaktır. Sınav için.  İki hocaya kağıt kalem verilir ve ”eşek” yazmaları istenir.

Süre biter ve kağıtlar kaldırılır.

Köyün hocası okuma yazma bilmediği için, kağıda eşek resmi yapmıştır. Medreseli de Arapça ve Türkçe eşek yazmıştır. Durumu gören köylülerin yüzlerinde bir gülümsemeyle karar verir:

Köyümüzün hocasının dediği doğrudur. Çünkü onun ki eşeğe benzer. Medreseli olduğunu söyleyenin yaptığı eşeğe benzemez….

Köylü ve Hoca, büyük bir fitnenin engellendiği için memnun olmuş ve medreseliyi oradan kovmuşlardır.

Fıkradan Anladığımız:

  1. Altının değerini kuyumcu bilir. Demirci ise demirden anlar. Demiri kuyumcuya, altını da demirciye götürmemek gerekir.
  2. Kendini geliştirmeyen ve değiştirmeyen insanlar yeniliğe kapalıdır. Ve yeniliği, bilgiyi, cehalet  olarak görüp, kendilerini bilge zannederler.
  3. Sevilen insan cahil de olsa korunur. Sevilen insanları bulunduğu ortamda küçük görmemek gerekir.
  4. Bazı zamanlar körü körüne savunduğumuz, doğru adına savunduğumuz sadece cehalettir ve yanlış olandır.
  5. Kişi bulunduğu ve ya konuşacağı ortamı iyi tahlil etmeli tavır ve davranışlarını ona göre şekillendirmelidir.
  6. Her doğru her yerde söylenmeyeceği gibi, bizim bildiklerimiz, karşımızdaki kişinin anladığı kadardır. Eğer karşımızdakinin anlama kapasitesi ve durumu yoksa, destan da okusanız, onun için, eşek anırmasından farklı bir anlam taşımaz. Onun için boş bir konuşmadır.

Şu Yazıya da Bakabilirsiniz

Neyleyeyim! Ambara Fare Dadandı Anam Babam!

Neyleyeyim! Ambara Fare Dadandı Anam Babam! ‘’Bir yerde fare varsa orada hırsız vardır’’ Demiş büyüklerimiz. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir