Canım Sıkıldı! Kimi / Neyi Pazarlayalım!

Canım Sıkıldı! Kimi / Neyi Pazarlayalım!

Dünyanın en güzel çalışması nedir? deseler pazarlama stratejilerinin oluşturulması derim. 

Siz buna davet çalışması da diyebilirsiniz. Satış sitemi de diyebilirsiniz. Eğer bir duygu veya ideolojik hedefiniz varsa.

Siyaset / politika, reklam sistemi de diyebilirsiniz.

İnsan satma stratejisi de diyebilirsiniz….

İnsanoğlu duygularını, düşüncelerini, ürettiklerini, bakış açılarını, inanmış olduğu her değeri pazarlama meylindedir. Çünkü insan sosyal olduğu gibi egolu bir varlıktır. Her konuda kazanmayı isteyen bir canlıdır.

Bazen iyi halini bazen kötü halini pazarlamak / anlatmak ister. Farkındalığını hissetmek ister. Burada sadece ekonomik getiri düşünülmemesi gerekir. Her şey insanın insanın huzurlu ve mutlu olması içindir. Bu mutluluk ve huzur kaynakları veya bunların getireceği sonuç tartışılabilir. Başkalarının huzuru, diğerinin huzursuzluğu da olabilir.

Modern dünyada ekonomide yedi pazarlama unsuru pratikte uygulanır. Bilinçli veya bilinçsiz bu pazarlama yöntem/stratejisi / tekniği hayatın birçok alanında da uygulanmıştır ve de uygulanır.

Özellikle de siyasi fikir ve düşüncelerde etkin olarak kullanılır.

Siyasetçi ile Pazarlamacı birbirine nedense çok yakın görürüm ben….Biz siyaseti bırakalım. Cebimizin deliğinden milyonların düşmemesi için veya milyonları cebimize sokmak için hangi stratejiler varmış ona bakalım….

Pazarlamanın ( her türlü pazarlamanın ) yedi esası vardır ki, buna 7P denir.

Bunlar;

  1. Ürün (insan, fikir, düşünce, duygu, inanç, somut unsurlar…)
  2. Fiyat ( somut getiri, sevinç, huzur, mutluluk, ego, makam, mevki….)
  3. Dağıtım (anlatım, dedikodu sistemi, dalkavuklar, kabul ettirme araç ve gereçleri, medya, sıfatları olan insanlar, reklam…)
  4. Tutundurma ( ihtiyaç haline getirme, moda yapma, elit yapma, modern gösterme, herkes böyle düşüncesini oluşturma, yalakalık, ….)
  5. İnsan ( Alıcı da verici de, etken de edilgen de biz oluyoruz…)
  6. Fiziksel olanaklar ( somutlaştırma, kolay ulaşabilmek, dokunabilmek, görebilmek, hissedebilmek, ihtiyaçların giderilmesi, işe yerleşme, para.….)
  7. Süreç ( pazarlayacağımız ne var ise onun kabul edilebilir hale getirecek zaman aralığı, inatçılık, kararlılık, gün-ay-yıl-yıllar…)

Şöyle bir baktığımızda her şeyi, bize, böyle pazarlıyorlar. Politik görüşleri, savaşları, boykotları, olumsuzlukları, hastalıkları, beceriksizlikleri, başarıları, kazançları.….

Sağlık için hasta ediyoruz, daha iyi hasta olmak için ilaçlar kullanıyoruz. Hatta yavaş yavaş veya hızlı gebermek için , yazılan seneryoları bilinçli veya bilinçsiz uyguluyoruz.

Pandemi sürecinde, sıfatları olan insanların toplumu nasıl kandırdığına yakinen şahit olduk…..

Yukarıdaki stratejileri kullanarak, bizleri rahatlıkla her şeye inandırabiliyorlar. Öyle bir inanıyoruz ki en sevdiklerimizi bile kırabiliyoruz sonunda. Bu toplum, horozun yumurta yaptığına inandırıldı. Çok şükür bazı bilim adamları ortaya çıktı ve dedi:

‘’Horozlar yumurta yapmaz. Yumurta yapan horoz değil; kendini horoz zanneden tavuklardır…’’ bu bilimsel açıklamayla büyük sorundan kurtulduk çok şükür….Sonuçta okumuş insanlar. Onun için , OKUMUŞ İNSANLARIN, ÖNEMİNE VE ÖNEMSİZLİĞİNE DİKKAT ETMEMİZ GEREKİYOR.

Umarım yakın zamanda kendini tavuk zanneden horozlara ve kendini horoz zanneden tavuklara da uygun açıklamalar yapılır ve böylece toplumsal barış sağlanır.…:::))))

Önemli olan duygu ve düşüncenin olması veya değerlere sahip olman değil bu zamanda. Bunları nasıl pazarlıyorsun…İşte mesele burası. Malını iyi pazarlayamazsan elinde kalır, aşkını  iyi pazarlayamazsan yüreğinde kalır, görüşlerini iyi anlatamazsan da sandıklarda kalır….

Balını sirke satar gibi pazarlarsan kaybedersin…

Müslüman mahallesinde it eti satarsan kaybedersin…

Katolik mahallesine tekke yaparsan kaybedersin…

Fare yuvasına peynir saklarsan yine kaybedersin…

Haklı davanın peşine düşersen zaten kaybedersin

Nasıl kazanacağız o zaman diyebilirsiniz. Belki İnsaf ve vicdan tanımı değişince veya bunların anlamını öğrenince….

Kısaca Pazarlama, sadece bir ürünü satmak değil; bir hayat tarzı, bir duygu, bir düşünce hatta bir ideolojiyi kabul ettirme sanatıdır.

Ve bu sanat vicdan ve insafla yapılmaz ise, insan ilişkilerini, toplumu hatta değerleri bile çürütür. Mesele sadece şu Azizim:

Doğruyu bilmek önemli değil; nasıl pazarladığın önemli ve sen bu pazarda etkin misin edilgen misin?

….

Zaman Odur ki

Eskiden satıcılar, apartuman apartuman, daire daire dolanır birşeyler satardı. Kredi kartı yok, Market ve büyük alışveriş mağazaları bugunkü gibi burnumuzun ucunda değildi. Her şey yakın bugün. Artık telefon numaralarımızı kimlik numaralarımızı satın alıp sanal satışlar yapıyorlar. Fazla da yorulmasınlar. Dolandırıcılar baş tacımız çünkü. Esnaf kandırıyor, böyükler kandırıyor, küçükler kandırıyor. Kandırılmanın da delikanlılığı gitti velhasıl….

Neyse biz eskiyi yaşayalım. Güzeldi eskiden deyip, nostaljiye sığınalım.

Sabahın köründe satıcı zile bastı. Zar zor uyanan ev sahibi açtı baktı ki bir satıcı. Atletli adam: (Atlet deyip geçme. Namustu eskiden. Atlet üstüne bir şey giymeden çıkmışsa önemli ve acil bir durum vardı o zamanlar….)

  • Ne var, sabahın bu saatinde niye zile basıyorsunuz. Acil bir durum mu ?

Satıcı karşısındakinin erkek olmasından biraz morali bozulsa da görevi icabı:

  • Efendim temizlik robotu satıyoruz. Denemek ister misiniz?
  • Hayır! İhtiyacım yok.
  • Efendim, Perdenin tozunu alır, halıyı, koltuğu temizler….
  • Hayır, istemiyorum. İhtiyacımız yok.
  • Efendim odanın havasını temizler, alerjik reaksiyonlara faydalıdır…..
  • İstemiyorummm
  • Sadece evinizde deneyelim. Taksit te yaparız. Faydalarını gördükçe eminim düşüncenizden vaz geçeceksiniz….
  • ‘’İs te miyo rummm. Eğer üstelerseniz sizi merdivenden atarım’’ dedi ve kapıyı kapattı. Uzun sürmedi. Zil çaldı. Aynı satıcılar…
  • Efendim ürünümüz son model, size indirim de yaparız. Yanında şu şu parçaları da kampanya olarak veriyoruz. Bir paket de mandal veriyoruz….

Satıcının üstelemelerine ve inatçılığına sinirlenen adam; kendini kaybetti ve satıcıları yaka paça merdivenden yuvarladı. Satıcılar merdivenlerden yuvarlanırken kapıyı tekrar kapattı ve yattı Atletli Adam.

Tam gözü uykuya dalacaktı ki; acı acı zil tekrar çalmaya başladı. Gece çalışmış ve uykusuz olan adam ağzı köpükler çıkararak, tekrar kapıya yöneldi ve açtı kapıyı. Karşısında ağzı burnu kanayan satıcı, üstünü başını bir taraftan düzeltmeye çalışırken zar, zor konuşarak söze başladı:

  • Efendim! Temizlik robotu almayacağınıza ikna oldum. Size uygun, vücudunuzu rahatlatan masaj aletimiz var…Kahve makinamız var…..

 Fıkradan Anladıklarımız

  1. Satış bir ısrar ve pazarlama taktiğidir.
  2. Yanlış yerde, yanlış zamanda yanlış şekilde yapılan ‘’her pazarlama’’
  3. İhtiyacı oluşturmakla, ihtiyacı bastırmak arasında ince bir çizgi vardır.
  4. Her müşteri , her insan aynı kalıba sığmaz.
  5. Modern düşüncede, pazarlamada müşteri değişmez ama ürün değişebilir. Çünkü vazgeçmek yoktur.
  6. Verilerimiz çalınıyor. Alışkanlıklarımız izleniyor. İhtiyacımız olmayanlar ihtiyaç hissettiriliyor.
  7. Bir ‘’şeyi ‘’ pazarlamanın en güçlü silahı, güvenilen ağızlardan gelen yanlış bilgidir.
  8. Mizah gerçeklerin acıtmaz halidir.
  9. Tekrar pazarlamanın ruhudur.
  10. Muhatap olduğumuz herkes bir satıcı olabilir.

Şu Yazıya da Bakabilirsiniz

Konuşursam Varım!

Konuşursam Varım! Değer dediğimiz nedir acaba! Değeri belirleyen; Konuşmak mı? Ses mi? Söz mü? Düşünmek …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir