Hocam! Hazreti Musa’nın Asası Hangi Ağaçtandı!

Hocam! Hazreti Musa’nın Asası Hangi Ağaçtandı!

Güveni kaybettik. güvenemiyoruz çevremize, çevremizdekilere, kendimize…

Kimisi din adına kandırdı, kimisi lideri adına, kimisi gurupları, dernekleri adına, kimisi makamı mevkisi adına. Öyle oldu ki yeniğiler, bizi de yendi ve güvenemiyoruz, inanamıyoruz.

Durum böyle olunca egolar başladı. Suçlamalar başladı, soru ve sorunların çözümü için  başkasına havale etmeler başladı. Egolarımız öyle tavan yaptı ki, basit kelimelere sığındık. Üstelik bilim adına.’’ Ben bir bireyim. Ben özgürüm. Ben karar verdi mi yaparım. Dediğim dedik, yolumdan dönmezem…’’

’Ehem mühimme tabidir’’ der Cevdet Paşa. ‘’En önemli varken , önemli olan geri plana bırakılır’’ önemli olan sadece cahilce bildiğimizi sandıklarımızdı. Bir filozofun dediği gibi onbaşı kültürü olan sosyal medya bilgisiydi aslında. Sadece duyumlar…dedikodular…

El alem ne der Tanrısı ve  egolarımızı Tanrı yaptığımızı düşünmeden kendimize taptık.

Dikkat çekmeliydik…

Kendimizi göstermeliydik…

Kazancımızla, aldıklarımızla, yaşantımızla dikkat çekip alkış ve övgüler almalıydık….

Kazanamıyorsak kazananlarla övünmeliydik…

Diziler seyredip, spor konuşmalıydık….

Borçlarımızı düşünmeden aldıklarımızı sokmalıydık insanların gözüne….

Öyle de oldu. Cebimizdeki 100 liranın gitmesi kadar üzmedi bizi çocukların ölümü. Bizim sorunlarımız büyük ve diğerleri küçük olmalıydı.

Düşman içimizde büyüdü. Büyüttük. Yalnızlık..duyarsızlık…karamsarlık…ve korkular…

Parsel parsel bölündük, satıldık, parçalandık… yine de düşünmedik umuda da kapılmadık. Umutsuzluk düşmanımız oldu.

Mehmet kandırmış, Mayk kandırsa ne olur ki…

Ruhlarımızı okşayarak acıttı cahit. Corç bedenimizi parçalasa ne olur ki…

Kaybettik kendimizi ve kendimizde olanı…..

Sahi biz kimiz, kimlerdeniz. kimlerleyiz, kimlerle olacağız…

 

Zaman Odur ki

Savaş zamanıdır. Yabancı devletler farklı bahaneler ileri sürerek ülkemizi işgal etmiştir.

İşgal etmenin ne demek olduğunu iyi bilen ‘’güzel insanlar’’ köy köy, mahalle mahalle dolanır halkı bilinçlendirmek için.

Düşmanı iyi tanımak gerekir. Eğer düşmanı iyi tanımaz isek düşmanı dost biliriz. Dostu da düşman yaparız diyordular.

İstanbul’dan, Anadolu’ya geçen Akif, mahalle mahalle köy köy vaazlar, konferanslar veriyordu:

-Arkadaşlar, bugün sahilleri ele geçiren düşman, gelecek zamanlarda köylerinizi de ele geçirecektir. Topraklarımızı ve hayvanlarımızı da ele geçirecektir. Cebimizdekileri de öyle veya böyle  alacaktır….

Akif, anlatsa da düşmanı, kendini bilge ve bilen zannedenler, düşmanı göremediklerini, kendilerine dokunmadığını, hatta dokunmayacağını söylerler.

Çok ta düşmana karşı koyma derdinde değillerdir. Önemli konuları vardır her zaman konuştukları. nasıl olsa herkes ölmeyecek mi…

Bugünkü gibi dizileri, dolandırma hikayelerini, mafyacılık oyunlarını, sahteyi, gerçek gibi gösteren reklamları izlemeseler de, uyutma konuları ve yöntemleri  her devire özgü bir şeyler oluyordu.

Toplumun hepsini uyandırmak imkansızdır. Onun için toplumun ileri gelenlerini uyandırmak daha faydalı olacaktır. Halkın içinde,  şehirde okumuş, bilinçli medreseliyi görünce, onu, biraz da küçümsemek ve bilgisini ölçmek için,  kırsalın dindar veya bilge  geçinen insanları, Akif’e sorular sormaya başlarlar.

-Hocam sen düşmanı boşver. Allah devletimize zeval vermesin. Büyüklerimiz işini bilir. Sen kafanı yorma bu gibi işlerle. Bizim önemli sorunlarımız var. Biz,  uzun zamandır tartışıyoruz ama bazı soruların cevabını bulamadık. Bu sorularımızı cevaplar mısınız.

Akif, vatan bu kargaşa ve ateş çemberi içinde iken onların önemli gördükleri ne olabilir diye düşünürken; ‘’Tabiiki hocalar. lütfen sorun sorularınızı?’’ der

-Hocam, Nuh tufanında karaya yaklaşıldığını gösteren bir güvercin, ağzında zeytin dalı getirmişti. O güvercin dişi miydi erkek miydi?

Akife gerek kalmadan, Hocanın arkadaşı  cevap verdi  gülerek.; ‘’Tabii ki erkekti. Hiçbir dişi,uzun süre ağzını açmadan durabilir mi?’’

Kahkahaların yanında bir başka molla sordu:

-Hocam, namazdayken bir sinek, vücudumuzdan kan emse abdest bozulur mu?

Bir başka okumuş sordu:

-Hazreti Musa’nın asası hangi ağaçtandı?

……

Hırsız evimizi soysa, ben ona karşılık vermesem, Allah cennette ev eşyamın daha iyisini bana verir mi?

-Babamız Adem cennette açık yerini elma yaprağıyla mı kapattı yoksa incir yaprağıyla mı?

-Oruçluyuz. İftarımızı gayri müslimin yiyecek ve içecekleriyle yapıyoruz. Bu durum caiz midir?….

…….

Böyle basit ve gereksiz soruları duyan gerçek Akif, siz bilen insanlarsınız. Size, ben bir soru sorayım ve gideyim:

-Ülkeyi düşman işgal etmiş. Çocukları öldürüyor. Kadınlarınızı, kızlarınızı alıyor. Malınızı ve toprağınıza göz koyuyor, ülkenin kaynaklarını, özelleştirme adı altında veya kiralama adı altında veya borç karşılığı altında sömürüyor, sizin gibi miskinlerin şaklabanlık yapması, geyik muhabbeti yapması, caiz midir?

Fıkradan Anladıklarımız.

  1. Dinimizi Kurandan ve gerçek hadislerden değil de,, onun bunun kitaplarından, hurafe ve israiliyattan öğrenmeye kalkışırsak, din adına çook kandırılırız.
  2. Dinini bilmeyen insan, hoca kılıklıların darbesini yer ve bunu din zannederek dine düşman olur.
  3. İnsan en önemli sorun karşısında, basit meseleleri büyütmemelidir.
  4. Dost ve düşman ayırımı iyi yapılmalıdır.
  5. Düşman medyasını öyle güzel kullanır ki bilen insanlar arasını bozar, basit işlerle meşgul eder. O sırada da sömürüsüne devam eder.
  6. İnsanların önceliğini, bilgisi ve ihtiyacı belirler.
  7. Hayatımızı basit ve gereksiz şeylerle çekilmez hale getiririz.
  8. En büyük düşman olarak nefsimiz , egomuz bize yeter. Onu terbiye edip bilinçlendirmelidir.
  9. Bilinçli olan insanlar ne olursa olsun toplumu bilinçlendirmeye devam etmelidir.
  10. Soruya soruyla karşılık vermek düşündürme sistemlerinden birisidir.

 

Şu Yazıya da Bakabilirsiniz

Neyleyeyim! Ambara Fare Dadandı Anam Babam!

Neyleyeyim! Ambara Fare Dadandı Anam Babam! ‘’Bir yerde fare varsa orada hırsız vardır’’ Demiş büyüklerimiz. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir