İyilik Yapmasaydın, Aynen Böyle Islanırdım
Zamane öyle bir hal almış ki kurumlardan kuruluşlara varana kadar yardım edenler, yardımlarını reklam haline getirir olmuşlardır.
Kutsal buyruk sağ elin verdiğini sol el bilmesin derken gizliliğe önem verdiğini ifade etse de bu Kutsallığa uyan yoktu neredeyse. Bu durum ise yardım edilenleri fazlasıyla üzmektedir.
İnsanlar yardımları da sadece Allah için değil menfaat devşirmek, reklam olmak siyasi beklentiler veya ürün satma amacıyla yapması herkesi derinden yaralamaktadır.
Zaman odur ki
Ali ve Veli iyi bir arkadaştır. Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen tabiirden. Bu zamanda arkadaşlığın kalıcılığı neredeyse zordur. Menfaat dünyası olmuş her şey. İkisinin de bir birinden farklı özellikleri de vardı tabii ki. İki anlaşabilen insanın aynı özelliklere sahip olunması da beklenmemelidir.
Asgari müşterekler de birleşmek yeterlidir hayat şartları için. Saygı mecburidir. Sevgide özgürlük olsa da. Saygı ikinde de vardı. Arada patavatsızlıklar olmasa da sevgi de vardı ikisinin arasında.
Ali reklamı severdi. Yaptığı iyiliklerin de bilinmesini isterdi. Yaptığı her iyiliği bazen kendisi dile getirirdi. Her iyiliğini de kayıt altına almayı severdi.
Veli ise iyiliğin gizli olanı güzeldir derdi. Ve mümkün olduğunca reklamdan kaçardı. Sen iyilik yap da at denize. Balık bilmez ise o balığı yaratan Halik bilir derdi.
Ali bir gün fakir bir çocuğa ayakkabı aldı. Her gün işine giderken çocuğu da sık sık uyarırdı:
Aman dikkat et yırtılmasın. Pahalı ayakkabıdır. Hele gel bir fotoğraf çekinelim de ayakkabıyla paylaşayım sosyal medyada. Nasıl hayır yapılıyormuş görsünler.….Çocuğu her gördüğü yerde mutlaka yaptığı iyilikten bahsederdi.
Arkadaşı Veli yaptığı hareketin yanlışlığında hep bahsederdi. Yapma çok üstüne gidersen ayakkabıyı çocuk suratına çarpar dese de, O’nu bir türlü kötü huyundan vaz geçiremedi.
Ali’nin genel özelliğiydi bu. Sadece çocuğa değil herkese karşı aynıydı.
Bir gün işe giderken, yağmur bastırdı. Veli yanındadır. Ali’nin şemsiyesi var ama Veli’nin yoktur. Ali şemsiyeyi açar Veli’ nin koluna girer birlikte yürürler. Yirmi dakikalık yolda neredeyse on defa Ali Veliye:
-İyi ki şemsiyeyi getirmişim
-İyi ki şemsiyeyi almışım
-Çok akıllıyım, havanın yağacağını tahmin etmişim….devamlı yaptığı iyiliği dile getirdi. İstanbul trafiği malum. Deniz kenarından gidiyorlardı sabah işlerine. Yine giderken Ali :
-Ya Veli şemsiyeyi almasaydım bugün ne yapardık! deyince:
Artık Ali’nin sözlerinden gına gelmiş, bunalmış ve sıkılmış olan Veli, elbisesiyle atlar denize. Şaşkın bakışlar arasında çıkar denizden. Üzerinden sular akarken Aliye döner ve der:
İyi ki arkadaşım Ali, şemsiyeyi almışsın. Eğer almamış olsaydın, yağmurda aynen böyle ıslanırdık.
Fıkradan Anladıklarımız
- Yapılan her türlüğün iyiliğin gizli olanı değerlidir.. çünkü hayır ve iyilik ticaret değildir. Reklama ihtiyacı yoktur.
- Arkadaşlıklarımıza saygı göstermeliyiz.
- Hayatta kimseye muhtaç olmamak için mücadele etmemiz gerekir. Ama insan sosyal bir canlı. Mutlka muhtac oluruz. Aslolan bu durumları kullan mamak ve kullandırmamaktır.
- Veren ele genelde üstünlük kurmaya çalışarak ezmek isteyecektir. Ve mutlaka karşılık beklentisine girecektir.
- İyilik karşısında değer beklemek, hatta teşekkür beklemek ticaret mantığıdır.