Kabak Devri İçin Birkaç Kavak Dikeyim Bari!
Şöyle der Dostowyevski:”Bu devir, sıradan insanların en parlak devridir. Duygusuzluğun, bilgisizliğin,tembelliğin devridir. Yeteksizlerin, hazırcıların kolay makam mevki sahibi olduğu bir devirdir.
19. yüzyılda yaşayan bir düşünürün tespitlerinin hala güncel olması ne kadar ilginç değil mi?
Bilen ve donanımlı insanların ötelendiği bir dünya…
Belirlenen insanlara göre rotaların çizildiği bir sistem…
Çıkılan her yolun başında, yolun sonuna kimin ulaşacağının bilinmesi ne garip…
Makamlar diyorum, mevkiler diyorum Aziz’im, Hicaz makamı,Davudi makamı, Kürdi, Tahir diyorum, Hümayun makamından Hüseyni acılarını yaşamamak için Noktaaa! diyorum Aziz’im !
Çevremizde hızlı yükselenleri görürsünüz. Hızlı düşenleri de elbette. Neden acaba! Sorusuna cevaplarınız da vardır. Lakin cevaplarınız iç dünyanızdan çıkamaz dışarı…Çıkamıyor da zaten…
Nasıl olur da, yıllardır mürekkep yalayanlar bir çay parasının giderini hesaplamak zorunda kalırken, kolay makamcıların uçuk harcamaları olur… Bu dengesizlik neden?
Aah Hüseyin. Vaah Hüseyin makam ve mevki adına bir damla suyu sana çok görenler, nice Hüseyinlere hayatı çöl ederler. Ne adına…İyilik güzellik, makam mevki adına…
İnsan iki yoldan zengin olur der İbni Haldun. Ya miras yoluyla, ya devlet ( makam — mevki)
Ya bugün…???
Zaman odur ki
Gösterişli TABELALARIN altında konuşuyorlardı:
—Ula Üsin Emmi! Ha bu çocuk çok zeki bee! Hükümet değerini bildi de, üç yılda nereden nereye getirdi… şeklinde oğlunu övuyordu Temel. Üsin Emmi birşeyler demek ister ama üzmek te istemez.
Farklı yollarla işin aslını anlatmak ister aslında.
— Ula Temel! Sana bir hikaye anlatayım da dinle hele !
— Kavak ağacının dibine bir kabak çekirdeği düşmüş. Çekirdek yeşerip, ağaca sarıla sarıla tepeye varmış. Tepeye varınca, bir aşağı bir ağaca bakmış ve demiş ki:
—Abi sen bu boya ne sürede geldin?
— On beş yılda geldim bu boya.
Kabak:
— Çok ta zeki ve akıllı değilmişsin. Ben buraya üç ayda geldim ve neredeyse boyunu geçeceğim…
Bu duruma, kavak ağacı alınsa da sessiz kalır. Zaman nelere ilaç olmadı ki. On beş yılda neler görmüştü Kavak ağacı. Güz mevsimi gelir. Kabağın yaprakları, teveği sararmaya başlayınca, Kabak, kavak ağacına dönerek:
— Abi ben niye böyle oldum?
Kavak ağacı artık sessiz kalmaz. Kabağın yaramazlıkları üst tellerden davranışları, kendinden aşağıdakileri küçümseyişleri tek tek aklına gelir, nezaketi bırakır:
—Ölüyon oğlum sen ölüyon! On beş yılda gelmen gereken yere üç ayda geldin….
Bu hikayeye bozulan Temel, Üsın Emmi’ nin yanından, sessizce kalktı, anlamlı anlamlı ona bakarak:
—Ben de, gideyim de, birkaç kavak dikeyim, Malum kabak devri geliyor…
Fıkradan Anladıklarımız
- Rüşvet,torpil toplumda eşitsizliği artırırken güvensizliği aşılar, Yoksulluğu tetikler. Nu durum toplumları ayrıştırır ki düzeni bozar.
- Niteliksiz insanlar makam ve mevkilere gelirken, soru ve sorunlar giderek girip hale gelip çözümsüz olur.
- Rüşvet, torpil, rekabet ortamını ölümsüz etkilerken, toplumsal gelişmişlik toplumsal aymazlığa dönüşür.
- Olumsuzluklar süreli hale gelince, umutsuz insanlar çoğalır.
- Haksızlıkla bir makam ve mevkiye gelen oradan erken iner.
- Belli statülere gelen insanlar her zaman çok zeki değildir.
- Yanlışları düzeltemeyenler de zamanla yanlışlarda çözüm ararlar.
- Bütün insanlar birbirine muhtaçtır, Üzenler mutlaka üzülecektir.
- Kabaklar sarılacak kimseyi bulamaz ise sürünmeye mahkumdur.
- Haksızlıkla bir yerlere gelenler, öyle inanmışlardır ki, makamn sahipliligine, kraldan fazla kralci olurlar ve utanma duygusu bitmiştir.