Kur’an-a Göre Nebi Ve Rasul Kavramları

nebi ve rasul
nebi ve rasul

Kur’an-a Göre Nebi Ve Rasul Kavramları

İnsanlar Allah’a kulluk etmek üzere yaratılmışlardır ve âhirette bu konuda sorguya çekileceklerdir. (2/21, 155–156; 3/186; 8/28; 51/56; 64/15; 67/21)

İnsanlara olan merhametinden dolayı Allah Teâlâ, bu imtihan konusunda insanları yardımsız bırakmamış, onlara dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmada rehberlik etmeleri için peygamberler göndermiştir. Bu bağlamda Allah Teâlâ, insanlık tarihinde elçisiz bir toplumun bulunmadığını, her ümmete mutlaka müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdiğini ve bu suretle insanlara sürekli yardımda bulunarak doğru yolu gösterdiğini birçok ayette önemle vurgulamıştır.

Nitekim Allah; “Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.” (35/24), “Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere de peygamber göndermişizdir.”  (16/ 63) ve “Her ümmetin bir peygamberi vardır.”  (10/47) buyurarak bu gerçeği ifade etmiştir.

 

PEYGAMBER KAVRAMI

Yukarıdaki girizgâh bölümünde kullanılan “Peygamber” kelimesi, Farsça bir kelimedir ve ‘gelen’ manasına gelen “peygâm” ile ‘getiren veya götüren’ manasına gelen “ber” kelimesinin birleşmesinden meydana gelen bir kelimedir.

Kur’an-ı Kerim’de peygamber sözcüğü hiç geçmedi görmekteyiz. Ancak birçok dini kaynakta, Kur’an’da geçen nebî, resûl, enbiya gibi birçok sözcüğün anlamı aynıymış gibi, Türkçeye “peygamber” şeklinde tercüme edilmekte olduğunu görüyoruz.

Yine “peygamber” sözcüğünün, terim manası olarak “Allah’tan vahiy yoluyla aldığı bilgileri insanlara tebliğ etmek için Allah tarafından seçilen kimsedir.” Şeklinde açıklandığını da görmekteyiz.

Bu tanımlamadan hareketle, İslam kaynakların Maturidi ekolü; ilk peygamberin Adem, son peygamberin ise Muhammed (a.s) olduğu belirtilmektedir. Bu ikisi arasında sayısını ancak Allah’ın bildiği kadar peygamberlerin gelip geçtiğini ve Kur’an-ı Kerim’de de yalnız yirmi beş peygamberin (Adem, İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyyub, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, İlyas, Yesa, Zül-Kifl, Yunus, Zekeriyya, Yahya, İsa ve Muhammed) adının zikredildiğini ve peygamberlerin erkeklerden seçildiğini belirtilmektedir.

Eş’ari ekol ise; kadın peygamberlerin de olduğunu ve Firavun’un karısı Asiye ile Meryem’in de bu peygamberlerden olduğunu belirtmektedir.

 

NÜBÜVVET VE RİSALET KAVRAMLARI

Nübüvvet’in Sözlük ve Terim Anlamı

Nübüvvet: Dünya ve ahiret hayatlarıyla ilgili konularda insanları haberdar edip, Allah ile insan arasında iletişimi sağlayan elçilik görevine nübüvvete denir.

Bu görevi yapan “nebî” teriminin anlamı ile ilgili olarak ise dil bilginleri, kelimenin türetildiği kök hakkında iki görüş ileri sürmüşlerdir.

ı- Nebî, “büyük fayda sağlayan haber” manasına gelen “en-nebee” kökünden türemiştir. “en-nebî” kelimesinin anlamı da “haber getiren, tebliğ eden” demektir.

ıı- Nebî; büyüklük, yücelik manalarına gelen “nübüvve, nebve veya en-nebâve” kökünden gelmektedir. Çoğulu “enbiyâ” veya “nebîyyün”dur. Bu tanıma göre de nebîler, şerefli ve yüce insan anlamına gelmektedirler.

Nebi kelimesinin Türkçe karşılığı, Farsça bir kelime olan peygamberdir.

Risâlet’in Sözlük ve Terim Anlamı

Risalet: Göndermek; elçilik, mektup, mesaj demektir. Fıkıh terim olarak da “bir kimsenin irade beyanını -tasarrufta dahli olmaksızın- diğer bir kimseye tebliğ etme işi demektir.

Bu görevi yapan “resul” kelimesi terim anlamı; yumuşaklık ve kolaylık üzere göndermek veya kolaylıkla ve yumuşaklıkla yürümek, yol almak anlamlarına gelen “risl” kökünden türemiştir. Kökün önemli kelimelerden biri olan irsâl, “yöneltme ve gönderme, salıverme bırakma” gibi anlamlara gelir. Çoğulu “rusûl”dür

Resul, “kendisine belli bir görev verilerek gönderilen kişi” anlamına gelir. Resul kelimesinin Türkçe karşılığı ise elçidir.

Sonuç olarak: Nebî (peygamber) teriminin “Dünya ve ahiret hayatlarıyla ilgili konularda Allah tarafından kendilerine vahyedilen kitabı (ayetleri) insanlara tebliğ eden seçkin insan”; Resûl (elçi) teriminin ise “Mesajı getiren, mesajı tebliğ eden” olarak tanımlandığını görüyoruz.

Şimdi de ‘Nebi’ ve ‘Resul’ ifadelerinin Kur’an’da kimler için kullanılmış olduğunu inceleyelim:

Kur’an-ı Kerim’de isimleri geçen 25 kişiden 11 tanesi için hem ‘nebi’ hem de ‘resul’ ifadesi; 9 tanesi için sadece ‘nebi’ ifadesi; 3 tanesi için de sadece “resul” ifadesi geçerken, 2 tanesi için ise ‘nebi’ veya ‘resul’ ifadesi kullanılmamış olduğunu gördük. Bunlar;

  1. Hem ‘nebi’ hem de ‘resul’ ifadesi kullanılanlar: Nuh, İbrahim, İsmail, Lut, Yunus, İlyas, Yusuf, Musa, Harun, İsa, Muhammed.

Zuhruf suresinin 43/6. Ayetindeki “Ve öncekilerin içinde de nice nebiye de risalet verdik.” Şeklindeki ifadeden de bir çok nebiye risâlet, yani resûllük görevi verilmiş olduğu da anlaşılmaktadır.

            Aynı cümlede hem ‘nebi’ hem de ‘resul’ oldukları belirtilen peygamberler sadece Musa (19/51), İsmail (19/54) ve Muhammed Aleyhisselam’dır (33/40).

  1. Sadece ‘nebi’ ifadesi kullanılanlar: İdris, İshak, Yakub, Davut, Süleyman, El-Yesâ, Eyyûb, Zekeriya ve Yahya.

Ancak; Araf suresi 7/94. Ayette yer alan “Ve hangi beldeyi bir nebi ile risalet ettiysek…” şeklindeki ifade, nebilerin de risalet, yani resullük görevlerinin olduğunu göstermektedir.

  1. Sadece ‘resul’ ifadesi kullanılanlar: Hûd, Salih ve Şuayb.

Ancak; Kuran’ı Kerim’de isminden söz edilmeyen resullerin olduğu Ve elbette daha önce sana kıssalarını anlattığımız resullere de kıssalarını sana anlatmadığımız resullere de vahyettik.” (4/164) şeklinde belirtilmektedir;

  1. Hem ‘nebi’ hem de ‘resul’ ifadesi kullanılmayanlar: Adem ve Zülkifl.

Ancak; Adem’e kelimeler verildiğinin belirtilmesi (2/37), Zülkifl’in de ayette Elyesa ve İsmail nebiler ile birlikte (38/48) zikredilmesinden dolayı, her ikisinin de nebi olduğu belirtilmektedir.

 

Şimdi de Kur’an-ı Kerimde, Nebi ve Resul kavramlarının ne şekilde kullanılmış olduğunu ayetler üzerinden inceleyelim:

 

KUR’AN’DA NEBÎ VE RESÛL TERİMLERİNİN GEÇTİĞİ AYETLER

  1. “NEBİ” İFADESİ İLE İLGİLİ AYETLER:
  2. Nebilerin “müjdeleyiciler ve uyarıcılar” görevlendirildikleri belirtilmektedir:

“İnsanlar tek bir ümmet idi. Sonra, Allah, müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak nebileri gönderdi.” (2/213)

“Ey kitap ehli, Hesap günü “Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi.” demeyesiniz diye, Resullerin fetrinde size Kur’an’ı beyan eden Resulümüz geldi. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı geldi.” (5/19)

  1. Nebilere ve onlara indirilenlere iman edilmesi ve onların (nebilerin) arasında ayırım yapılmayacağı emredilmemektedir:

“Birr (iyilik, doğruluk, erdem, sevgi), kişinin Allah’a ve ahiret gününe ve meleklere ve Kitaba ve nebilere iman etmesidir.” (2/171)

“Onlara deyin ki: “Bizler Allah’a ve bize indirilene (Kur’an’a) ve İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’a ve Yakub’a ve sonraki nesillere indirilene ve Musa’ya ve İsa’ya ve diğer nebilere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onların arasından hiçbirini ayırt etmeyiz ve biz O’na teslim olanlarız (Müslümanlarız).” (2/136) Benzer mesaj: 3/84.

  1. Nebilerden misak (kuvvetli ahid ve antlaşma) alındığı belirtilmektedir:

“Ve Nebilerden misak (kuvvetli ahid ve antlaşma) aldık. Senden, Nûh’tan, İbrahim’den, Mûsâ’dan ve Meryem oğlu İsa’dan da hepsinden sapasağlam bir misak (misakan galiza) aldık.” (33/7). Benzer mesaj: 3/87.

  1. Nebilerin de kendilerine vahyedilen ayetlerin üstünde olmadıkları ve kendilerinin de o vahyin muhatapları oldukları belirtilmektedir:

“De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, inanan bir toplum için Rabbinizden gelen bir basirettir ve bir hidayettir ve bir rahmettir.” (7/203)

“De ki: ‘İlk resul ben değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum. Ben, yalnızca bana vahyedilene uyuyorum. Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.’” (46/9)

“De ki: ‘Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam…’” (10/15)

  1. Bazı nebilere şeriat verildiği belirtilmektedir:

“Allah, Onunla (vahiyle) Nuh’a vasiyet ettiği dinden ne varsa ve sana vahyettiğimiz ve vasiyet ettiğimizle İbrahim’e ve Musa’ya ve İsa’ya; size şeriat (hukuk düzeni) yaptı.” (Şura 42/13)

  1. Nebilere ve onlara indirilenlere iman edilmesi gerektiği ve onların (nebilerin) arasında ayırım yapılmayacağı emredilmektedir:

“Ve Rabbin, göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir. Andolsun ki biz nebilerin bir kısmını bir kısmına (farklı oldukları noktalarda) faziletli kıldık…” (17/55)

“İşte o Resullerin bir kısmını bir kısmına (farklı oldukları noktalarda) faziletli kıldık. Allah onlardan kimileriyle konuştu ve kimisinin de derecelerini yükseltti.” (2/253)

 “O halde resullerden kararlılık sahibi olanların sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için aceleci olma.” (46/35)

“De ki: “Biz Allah’a ve bize indirilene (Kuran’a) ve İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene ve Rablerinden Musa’ya ve İsa’ya ve nebilere verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz yalnızca O’na (Allah’a) Müslümanlarız (teslim olanlarız). (3/84)

“Resul, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de. Hepsi; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve resullerine iman ettiler: “Biz, O’nun resullerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Çağrını İşittik ve tüm kalbimizle emrine itaat ettik.” (2/285)

Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi Allah katında resuller ve nebiler arasında bir derecenin olduğu; ancak insanların, onların arasında hiçbir ayırım yapmamaları gerektiği belirtilmektedir.

  1. Elçiler uyarıldığında kendilerine “nebi” şeklinde diye hitap edilmektedir:

“Ey Nebi! Neden eşlerini razı etmek için Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi kendine haram kılıyorsun?” (66/1)

“Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve nebilik verdiği bir beşerin, insanlara “Allah’tan başka bana da kulluk edin demesi yakışmaz. Ancak, öğrenip öğrettiğiniz kitabın gereği olarak, “Kulluğunuz yalnızca Rabbinize ait olsun.” demesi gerekir. Nebi size “Melekleri ve nebileri rabler edinin.” diye de emretmez.” (3/79,80)

“Ve bir nebinin emanete (ğilleye; kamu malına) ihanet etmesi olur şey değildir (3/161)

  1. Nebilere saygı gösterilmesi gerektiği ile ilgili ayetler:

“Ey iman edenler! Seslerinizi Nebi’nin sesinin üzerine yükseltmeyin! Birbirinize yüksek sesle konuştuğunuz gibi, ona yüksek sesle konuşmayın.” (49/2)

  1. Nebilerin de cihad ettiklerine dair ayetler:

“Nice nebiler var ki, birçok Rabbani (kendilerini Rablerine adayanlar) ile birlikte savaştılar.” (3/146)

“Ey Nebi (Muhammed), kafirlerle ve münafıklarla cihad (mücadele) et.” (9/73)

  1. Nebilere düşmanlık edildiğini ve öldürüldüklerini belirten ayetler:

“İnsan ve cin şeytanları her nebiye düşman kıldık.” (6/112)

(İsrailoğulları)… ve haksız yere nebilerini öldürüyorlardı.” (2/61) Benzer mesajlar: 2/91; 3/21, 112, 181; 4/155.

  1. Nübüvvetin sona erdiğine ve bir daha nebi gelmeyeceğine dair ayet:

“Muhammed, sizin adamlarınızda (ricallerinizden) hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resülü ve nebîlerin sonuncusudur.” (33/40)

 

  1. “RESUL” İFADESİ İLE İLGİLİ AYETLER

Kur’an-ı Kerim’de “nebi” ifadesinin sadece kendisine kitap ve hüküm verilen insanlar için kullanıldığını görmüştük. Ancak “resul” ifadesinin farklı varlıklara için kullanılmakta olduğunu görüyoruz.

 

  1. İNSANLARIN ARASINDAN SEÇİLEN RESULLER:

“Kesinlikle Biz, senden önce de yemek yiyen ve çarşılarda dolaşan resullerden farklı resul göndermedik.” (25/20)

Şüphesiz ki size kendinizden öyle bir Resul gelmiştir.” (9/128)

“Senden önce de vahyimizi iletmede resul olarak insanlardan başkasını görevlendirmedik.” (16/43)

“Daha önce kâfir olanların haberi size ulaşmamış mıydı! İşte onlar, yaptıklarının cezasını (dünyada) tatmışlardı. Onlar için (mahşerde de) elem verici bir azap vardır. Resulleri onlara beyyineler (apaçık deliller, işaretler) getirirlerdi, ancak onlar ‘Bir beşer (insan) mi bizi hidayete (doğru yola) ulaştıracak?’ dediler. (64/5,6)

Benzer mesajlar: 2/101,127, 214, 279; 3/144, 194; 4/164,165; 5/19,32,70,83,104,109; 6/34,130, 156-157; 7/6, 35; 9/74,91; 10/103; 11/120; 12/110; 13/38; 14/11,13; 20/134; 22/40; 23/44; 26/13; 28/47,59,65, 30/9; 36/13,14,16,25,52; 37/171-173,181; 40/51; 43/29; 47/7; 48/26; 49/3; 59/6; 72/27.

 

  1. Resullere beyyine (apaçık delil, ayet, mucize), sahife ve kitap verildiğini belirten ayetler:

“Resullerimiz onlara beyyinelerle geldiler.” (5/32; 30/9)

“Eğer seni yalanladılarsa üzülme, senden önce de beyyineler ve zeburlar (hikmet dolu sahifeler) ve aydınlatıcı kitap getiren resuller de yalanlanmıştı.” (3/184)

  1. Resullerin, Allah’ın katında birbirinden farklı faziletlerinin ve derecelerinin olduğuna, ancak insanların hiçbiri arasında ayırım yapamayacağına dair ayetler:

“İşte o Resullerin bir kısmını bir kısmına (farklı oldukları noktalarda) faziletli kıldık.   Allah onlardan kimileriyle konuştu ve kimisinin de derecelerini yükseltti. Meryem oğlu İsa’ya da beyyineler verdik ve onu Kutsal Ruh (Cebrail) ile destekledik.” (2/253).

            “Ve Allah’a ve Resullerine iman eden ve onlardan hiçbiri arasında ayrım yapmayanlar; Allah, işte onlara ileride ecirlerini verecektir.” (4/152)

“Resul, Rabb’inden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de. Hepsi; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve resullerine iman ettiler: “Biz, O’nun resullerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik…” (2/285). Benzer mesaj: 4/152.

  1. Resullerin müjdeleyiciler ve uyarıcılar olduklarının belirtildiği ayetler:

“Doğrusu, Biz, seni, Hakk ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak resul kıldık ve Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.” (2/119)

  1. Allah’a ve Resulüne iman edilmesi gerektiğini belirten ayetler:

“Artık Allah’a ve Resul’üne ve indirdiğimiz o nûra (Kur’an’a) iman edin!” (64/8)

“Allah’a ve Resulüne iman etme” ifadesinin geçtiği diğer ayetler: 4/136,152,170, 171; 3/179; 5/62; 24/62; 48/9,19,21; 57/7,21,28; 58/4; 61/11.

  1. Allah’a ve Resulüne iman etmemenin cezasının cehennem olduğuna dair ayetler:

“Kim Allah’a ve resulüne iman etmezse, bilsin ki kafirler için alevli bir ateş hazırlamışız.” (48/13) Benzer mesajlar: 48/17; 22/42-44; 38/14.

  1. Allah’a ve Resulüne iman etmenin mükafatı ile ilgili ayetler:

“Biz, resullerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem de şahitlerin (şahitliğe) duracakları günde (hesap günü) elbette yardım edeceğiz. (40/51)

Benzer mesajlar: 2/214; 6/34; 12/110; 22/40; 37/171-173; 47/7; 61/11; 49/15.

“Ey iman edenler! Allah’a karşı takvalı olun ve Resulüne iman edin ki, O Allah da size rahmetinden iki kat versin.” (57/28)

“ve kim Allah’a ve resulüne itaat ederse, Allah onu, altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirir” (48/17)

  1. Allah ve Resullere itaat edilmesi gerektiğini belirten ayetler:

“Kim, Resule (Muhammed’e) itaat ederse muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur…” (4/80)

“Allah’a ve Resulüne itaat edin (3/32, 132; 4/59,69; 5/92; Etfal 8/1,20,46; 24/52, 54, 56; 33/33,71; 47/33; 48/17; 58/13; 64/12) ki size merhamet edilsin. (3/32)

Kim Allah’a ve Resule itaat ederse, işte onlar; Allah’ın kendilerine nimet verdiği nebiler (peygamberler), sıddıklar (gerçeği doğrulayanlar), şahitler (şehitler) ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaşlardır.” (4/69) (Benzer mesajlar: 33/33; 49/14)

“Allah’ın ve Resulünün çağrısına icabet edin” (7/24)

“Onlar ki, yara almış olmalarına rağmen Allah’ın ve Resul’ün çağrısına icabet ettiler.”  (3/172)

“Harun, daha önce onlara ‘Ey kavmim! Siz bununla (buzağı heykeli ile) sınanıyorsunuz. Şüphesiz ki Rabbiniz Rahmân’dır; bana tabi olun ve emrime itaat edin!’ demişti.” (20/90)

“Resul (Muhammed) size ne verdiyse onu alın.” (59/7)

“Rabbimiz, indirdiğine iman ettik ve Resul’e (İsa’ya) tabi olduk.” (3/53)

“Kim de Allah’a ve Resulüne karşı asilik edip O’nun yasalarını çiğnerse, sürekli kalmak üzere ateşe konacaktır. Ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (4/14)

“Biz, hiçbir resulü Allah’ın izni ile yalnızca kendisine itaat edilmesinden başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendi kendilerine haksızlık yaptıklarında, sana gelip, Allah’tan bağışlanmalarını dileselerdi ve sen de resul olarak onların bağışlanmasını dileseydin; Allah’ın tevbeleri kabul edici ve çok bağışlayıcı olduğunu göreceklerdi.” (4/64)

 

  1. Muhammed Aleyhisselam’ın, bütün insanlığa resul gönderildiğine dair ayet:

Allah, Resulünü hidayet ile ve Hak olan din ile gönderdi ki,13 onu bütün dinlere üstün kılsın.” (48/28, 9/33)

  1. Allah’ı ve Resulünü sevmek ile ilgili ayet:

“De ki: “Eğer babalarınız ve çocuklarınız ve kardeşleriniz ve eşleriniz ve aşiretiniz (oymak, klan) ve kazandığınız mallarınız ve kesada uğramasından (yok olup gitmesinden) korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız meskenler; size, Allah’tan ve Resulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah hükmü gerçekleşinceye kadar takip edin ve Allah, fasıkları hidayete erdirmez.” (9/24)

  1. Allah’ın, resullerini adamlardan (ricallerden) seçildiğini gösteren ayetler:

“Ve senden önce de şehirlerin halkından kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkasını resul olarak göndermedik.” (12/109)

  1. Resule şahit olmak ile ilgili ayetler:

“İman ettikten ve Resul’ün gerçekten hak (gerçek, hakikat) olduğuna şahit olduktan ve kendilerine beyyineler (apaçık deliller, ayetler) geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl hidayete erdirir!” (3/86)

“Münafıklar sana geldiklerinde “Şahitlik ederiz ki şüphesiz sen Allah’ın Resulüsün!” derler. Elbette ki Allah, senin kendi resul olduğunu bilir ve Allah, münafıkların yalancı olduklarına da elbette şahittir.”  (63/1)

“Ve kâfir olanlar “Sen gönderilmiş bir resul değilsin.” derler. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve yanında Kitabın bilgisi olanlar yeter.” (13/43)

  1. 12. Allah’ın görevlendirdiği resullerin görevinin (sorumluluğunun) ne olduğunun belirtildiği ayetler:

“Ve Muhammed bir resulden başka değildir.” (3/144)

“Biz, resulleri, müjdeleyiciler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amaçla veya görevle) göndermeyiz.” (18/56)

“Resullere düşen apaçık tebliğ değil midir?”  (16/35)

“… resulümüze düşen, sadece tebliğdir.” (5/92,99; 64/12)

“Kim Resule (Muhammed’e) itaat ederse muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur ve kim de yüz çevirirse; biz seni onların üzerine bekçi göndermedik.” (4/80)

“Doğrusu, Biz, seni, Hakk ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak resul kıldık ve Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.” (2/119)

“Ey Resul! Rabbinden sana indirilen şeyi tebliğ et ve eğer yapmazsan, O’nun risaletini (mesajını) tebliğ etmemiş olursun.” (5/67)

“Benim görevim, Allah’tan geleni duyuran bir Risalet’tir (elçiliktir).” (72/23)

Resullerin görevlerinin sadece tebliğ olduğunu belirten benzer ayetler: 2/213; 4/164-165; 6/48. 11/86.

  1. Allah’a ve Resulüne karşı gelme ile ilgili ayetler:

“Ey inananlar! Allah’ın ve Resulünün önüne geçmeyin.” (49/1)

“Çünkü onlar Allah’a ve Resulüne karşı geldiler ve kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse, şüphesiz ki Allah azabı şiddetli olandır.” (8/13)

Benzer ayetler: 4/115; 58/5,8,9 59/3,4; 72/23; 73/16; 91/12.

“İnkâr edip Resul’e isyan edenler, o gün yer ile bir olmayı isterler.” (4/42)

  1. Allah’ın görevlendirdiği resullerle alay edildiğinin belirtildiği ayetler:

“Ve andolsun ki, senden önceki Resullerle de alay edilmişti. Fakat alay edenleri, alay ettikleri şey (çepeçevre) kuşatıverdi. (6/10)

“Ve andolsun ki senden önceki toplumlara risalet ettik (resuller gönderdik). Onlara gelen resullerden alay etmedikleri olmadı.” (15/10,11)

Benzer ayetler: 9/65,66; 13/32; 15/95; 18/106; 21/41; 25/41; 40/83.

  1. Allah’ın görevlendirdiği resullere hakaret edildiğini belirten ayetler:

“… onlardan öncekilere de onlara bir resul gelmedi ki ona da ‘Bu ya sihirbazdır ya da mecnundur.’ demesinler.” (51/52)

“Ve hani Meryem oğlu İsa “Ey İsrailoğulları! Ben size (gönderilmiş) Allah’ın bir resulüyüm. Elimdeki Tevrat’ı tasdik eden (doğrulayan) ve benden sonra gelecek, ismi Ahmet olan bir Rasulü de müjdeleyenim.” demişti. Fakat İsa’nın müjdelediği Son Peygamber, kendilerine beyyinelerle (kanıt içeren, apaçık delillerle) gelince “Bu apaçık bir sihirdir!” dediler. (61/6)

Resullere mecnun, beyinsiz, sapık, büyülenmiş, uğursuz veya sihirbaz gibi ifadelerin kullanıldığını belirten benzer ayetler: 7/60,66; 11/53; 26/116,139,153,185; 27/47; 36/18; 54/23-25.

  1. Allah’ın görevlendirdiği resullerin yalanlandığına dair ayetler:

“Onlar, Kitabı (Kur’an’ı) ve resullerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Fakat yakında bilecekler.” (40/7)

Resullerin yalanlandıklarını belirten benzer ayetler: 2/214; 3/11,184; 4/164; 6/34,57,66; 7/66,92,101; 10/39,41,73; 11/27,120; 12/110; 15/80; 16/113; 20/99; 22/40,42-44; 23/26,39,44, 48; 26/12,105,117,123,139,141,160,176,186,189; 28/3,34; 29/18,37; 35/4,25; 36/14; 37/127, 171-173; 38/12-14; 40/5,51,78; 41/14; 47/7. 50/5,12-14; 54/9,18,23; 67/9,18, 73/11; 75/32; 91/11,14.

  1. Allah’ın görevlendirdiği resullere eziyet edildiğine dair ayetler:

“Ve antolsun ki, sizden önce nice nesilleri, resulleri kendilerine beyyineler (apaçık deliller, işaretler) geldiği halde iman etmedikleri ve zulmettikleri için helak ettik.” (10/13)

Resullere zulmedildiğini, eziyet edildiğini belirten diğer ayetler: 6/34; 9/61; 40/5; 61/5.

  1. Allah’ın görevlendirdiği resullerin yurtlarından sürüldüğüne dair ayet:

“Ve onlar, seni o yerden (yurdundan) çıkarmak için neredeyse seni tedirgin edeceklerdi. O takdirde senin ardından onlar da Mekke’de pek fazla kalamayacaklar. Senden önce gönderdiğimiz resuller hakkındaki sünnetimiz (Allah’ın yasası) budur. Bizim sünnetimizde (yasamızda) asla bir değişiklik bulamazsın.” (17/76,77)

Resullerin yurtlarından sürülmek istendiğine belirten diğer ayetler: 7/82; 19/46; 26/167; 27/56; 29/26; 37/99.

  1. Allaha ve Resullere düşmanlık etme ile ilgili ayetler:

“Kim Allah’a ve meleklerine ve resullerine ve Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa, bilsin ki Allah da kâfirlerin düşmanıdır.” (2/98)

“Allah’a ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde fesat (bozgunculuk) çıkaranların cezası, öldürülmeleri ya da idam edilmeleri veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya yerlerinden sürülmeleridir. Bu, onlara bu dünyada bir aşağılanmadır. Ahirette ise onlara büyük bir azap vardır.” (5/33)

“Ey iman edenler, Allah’a ve Resulüne ihanet etmeyin.” (8/27; 9/107)

“Allah’ın Resulüne muhalefet etmek için sudan bahanelerle Tebük seferinden geri kalanlar… cehennem ateşi daha sıcaktır…” (9/81)

  1. Allah’ın görevlendirdiği resullerin öldürüldüğüne dair ayet:

“Bir resul, nefislerinizin arzulamadığı bir şey ile gelse, büyüklük taslayarak bir kısmını yalanlayacak, bir kısmını öldüreceksiniz öyle mi?” (2/87)

De ki: “Size, benden önce resuller beyyinelerle (apaçık delillerle, ayetlerle işaretlerle) gelmişti ve eğer bu dediğinizde doğru iseniz onları niçin öldürdünüz?” (3/183)

“Şüphesiz, İsrailoğullarından bir misak almıştık ve onlara resuller göndermiştik. Ne zaman bir resul, nefislerinin arzu etmediği bir şey (hüküm) getirse, bir kısmını yalanladılar ve bir kısmını da öldürdüler.” (5/70)

“… ‘Biz Allah’ın Resulü, Meryem’in oğlu İsa’yı öldürdük.’ …” (4/157)

Resullerin öldürülmeye çalışıldığını belirten diğer ayetler: 21/68,69,70; 26/116; 29/24.

  1. CİNLERİN ARASINDAN SEÇİLEN RESULLER:

Allah “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi kıssa eden (ders almanız için aktaran) ve bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran resuller gelmedi mi?” diye sordu. Onlar dediler ki “Nefislerimizin aleyhimize şahitlik ederiz.” ve dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine, kendileri şahitlik ettiler. Bu böyledir. Çünkü Rabbin, halkı gafil olan bir beldeyi zulmederek (haksızlık ederek) helak edici değildir.” (6/130,131)

 

  1. MELEKLERİN ARASINDAN SEÇİLEN RESULLER

Allah meleklerden de resuller seçer insanlardan da.” (22/75)

Benzer ifadenin kullanıldığı ayetler: 3/179; 42/13.

“Hamd (övgü), gökleri ve yeri yoktan yaratan ve melekleri ikişer ve üçer ve dörder kanatlı resuller yapan, yaratmada dilediğini artıran Allah’adır.” (35/1)

‘Resul’ ifadesinin, ölüm melekleri için kullanıldığı ayetler:

“Ve O’dur kulları üzerinde kahir olan ve üzerinize gözeticiler gönderir. Sonra da sizden birine ölüm vakti geldiği zaman, resullerimiz (ölüm melekleri) onu vefat ettirirler ve onlar hiç geri kalmazlar.” (6/61)

Benzer ifadenin kullanıldığı ayetler: 4/97; 6/93; 7/37; 8/50; 16/28, 32; 47/27; 82/10.

‘Resul’ ifadesinin, insanı gözeten ve amellerini yazan melekler için kullanıldığı ayetler:

“Herşeyi Şüphesiz ki resullerimiz (meleklerimiz) yaptığınız planları yazmaktadırlar.” (10/21)

Benzer ifadenin kullanıldığı ayetler: 3/181; 4/81; 17/13; 18/49; 19/79; 21/94; 36/12; 43/80; 45/29; 50/18; 54/53; 81/19; 82/10-12; 86/4.

Resul’ ifadesinin, bir topluluğu helak eden ve elçilerle konuşan melekler için kullanıldığı ayetler:

“Resullerimiz, İbrahim’e bir müjde ile geldiklerinde, dediler ki: ‘Muhakkak ki biz, şu beldenin (sodom) halkını helak edeceğiz.’ dediler. Zira bu beldenin halkı zalimler (haksızlık yapanlar) oldular!” (29/31)

Benzer ifadenin kullanıldığı ayetler: 7/83; 11/69,71-75,77,81; 15/53-54,57,58,60,61; 27/57; 135; 29/32,33; 37; 51/28,31.

‘Resul’ ifadesinin, Meryem ile konuşan melek için kullanıldığı ayet:

“Melek dedi ki: “Ben, sana tertemiz bir oğul vermek için görevlendirilmiş, Rabbinin bir resulüyüm.” (19/19)

 

  1. SIRADAN İNSANLAR İÇİN “RESUL” İFADESİNİN KULLANILMASI:

Melike, “Onlara dostluk ve barış mesajı olarak bir resul (elçi) ile hediye göndereyim ve bakayım resuller (elçiler) ne ile dönecekler.” (27/35)

Samiri, ‘Ben onların göremediklerini (gerçeği) gördüm. Sonra, Resulün öğretisinden bir tutam aldım ve onu attım ve işte böyle, bunu nefsim bana hoş gösterdi.’ dedi.” (20/96)

“Ve melik dedi ki “Onu bana getirin!”. Resul ona (Yusuf’a) gelince, Yusuf elçiye dedi ki ‘Rabbine (efendine) dön ve ona “Ellerini kesen o kadınların maksadı neydi?’ diye sor! Şüphesiz ki Rabbim onların hilesini bilendir.” (12/51)

 

DEĞERLENDİRME

            Yukarıda “nebi” ve “resul” kavramlarının geçtiği ayetleri açıklamaya çalışmıştık. Şimdi de söz konusu ayetlerden neler öğrendiklerimizi kısaca özetlemeye çalışacağız.

  1. Kuran’a göre kimler nebidir ve onlara niçin “nebi” denilmektedir?

Kur’an-ı Kerim’de nebi olduğu belirtilen bütün elçilere kitap verildiği belirtilmektedir. Örneğin: Nuh, İbrahim, İsmail, Lut, Yunus, İlyas, Yusuf, Musa, Harun, İsa, İdris, İshak, Yakub, Davut, Süleyman, Yesâ, Eyyûb, Zekeriya ve Yahya Aleyhisselam’a; kitap ve hüküm verildiği hususu En’am suresi 6/83-89 ayetlerde belirtilmektedir. Muhammed Aleyhisselam’a ise; En az 3 ayette kendisine Kur’an verildiği (3/3; 7/157; 16/44,64) belirtilmektedir. Bakara suresinin 2/37. Ayetinde de Adem Aleyhisselam’a Allah’tan kelimeler (vahiy, ayet) verildiği belirtilmektedir.

Bu ayetlerden de kitap verilen elçilere “nebi” unvanı verildiği anlaşılmaktadır. En’am suresi 6/89. Ayetinde yer alan “İşte bunlar, kendilerine Kitap, Hüküm ve Nübüvvet (nebilik) verdiğimiz kimselerdir.” Şeklindeki ifadeyle, aynı surenin 83-88. Ayetlerinde isimleri geçen nebilere kitap ve hüküm verme yetkisinin verildiği belirtilmektedir.

Bu husus, Bakara suresi 2/213. Ayetinde yer alan; “Allah, nebileri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi ve anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında Hakk (Hak olan, gerçek, hakikat) ile hükmetmeleri için onlarla beraber kitap indirdi.” Şeklindeki ifade ile de desteklenmektedir.

Ayrıca; Ahzâb suresi 33/40. Ayette yer alan(Muhammed) Allah’ın resulü ve nebilerin hatemidir (sonuncusudur.)” İfadesiyle de Muhammed Aleyhisselam’ın, kendisine kitap verilmiş olan nebilerin (peygamberlerin) mührü yani sonuncusu olduğu belirtilmektedir.

 

  1. Nebi ile resul aynı anlama mı gelmektedir?

Kur’an-ı Kerim’de nebi oldukları belirtilenlere kitap (ayet, beyyine, kelime) verildiğini ve suresi 7/94. Ayette yer alan “Ve hangi beldeyi bir nebi ile risalet ettiysek…” şeklindeki ifadeden, bütün nebilere de risâlet, yani elçilik görevinin verildiğini görmekteyiz.

Ayrıca, bazı peygamberlerin aynı ifade içerisinde hem “nebî” hem de “resûl” olduklarının belirtildiğine tanık oluyoruz.

Örneğin: “Kitap’ta İsmail’i de an. O, sözüne sadık bir resul, bir nebiydi.” (19/54)

Ayrıca; 22/52, 7/157–158, 19/51 ve 33/46 ayetlerinde de benzer durumu görmekteyiz.

 

Ancak, Kur’an’da adı geçen üç elçinin ise (Hûd, Salih ve Şuayb) için de sadece “resul” ifadesi kullanışmış olduğunu görüyoruz.

O zaman, resulün ne olduğunu ve nebiden ne farkının olduğunu öğrenmeye çalışalım;

 

  1. Kuran’a göre “resul” ne demektir ve kimlere “resul” denilmektedir?

Nisa suresinin 4/164. Ayetinde yer alan “Ve elbette daha önce sana kıssalarını anlattığımız resullere de kıssalarını sana anlatmadığımız resullere de vahyettik.” Şeklindeki ifadeden de, bütün resullere görevlerinin vahiy yolu ile iletildiğini görmekteyiz.

“Ey Resul! Rabbinden sana indirilen şeyi tebliğ et ve eğer yapmazsan, O’nun risaletini (mesajını) tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyor. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.” (5/67)

“Resulün görevi sadece tebliğdir. Allah açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.” (5/99)

Size, Rabbimin risaletini (mesajlarını) tebliğ ediyorum ve ben, sizin için emin (güvenilir) bir öğütçüyüm.” (7/68)

“Onlar (resuller) Allah’ın risaletini (mesajlarını) tebliğ eder ve O’ndan korkarlar ve Allah’tan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.” (33/39)

Resuller dediler ki “Bizim vazifemiz yalnızca apaçık bir tebliğdir.” (36/17)

“De ki: ‘Benim görevim, Allah’tan geleni sadece duyuran bir Risalet’tir (elçiliktir).” (72/23)

Ayrıca; Cin suresi 72/26-28. Ayetlerinde yer alan “Gaybı (bilinemeyeni, görülmeyeni) bilen (Allah), gaybını kimseye açmaz. Ancak razı olduğu resuller hariç. Çünkü O (Allah), onun elindekilere (gönderdiği mesajlara) ve ardındakilere (gelecek mesajlara) gözetleyici gönderir. Böylece, Rablerinin mesajlarını tebliğ ettiklerini bilsin diye, ellerinde bulunanları kuşatmış ve her şeyi tek tek sayıp kayıt altına almıştır.” şeklindeki ifadelerden de, kendilerini ilgilendiren gaybın bir kısmının bazen resullere açıklandığı,

 

  1. Kimlere “resul” gönderilmiş?

Nahl suresi 16/35. Ayette yer alan “Ve Andolsun ki biz her ümmete (topluma, topluluğa) “Allah’a kulluk edin ve Tağut’tan (azgınlık edenden) kaçının!” mesajını ulaştırsın diye bir resul (elçi) gönderdik.” Şeklindeki ifadeden her topluma resul, yani elçi gönderildiğini anlıyoruz.

Yine Fatır suresi 35/24. Ayette de “Biz sana Hak (gerçek, hakikat, bir amaç) ile bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak risalet (resullük, elçilik) görevi verdik ve onda bir uyarıcısı (resulü) olmayan hiçbir kavim (millet, toplum) yoktur.Bir uyarıcısı olmayan hiçbir toplumun ve milletin olmadığını anlamaktayız.

Kimi Kur’an yorumcuları, yukarıdaki ifadelerden ve Ahzâb suresi 33/40. Ayette yer alan(Muhammed) Allah’ın resulü ve nebilerin hatemidir (sonuncusudur.)” risaletin, yani resul (elçi) göndermenin sonlandırılmamış olduğu anlamının çıktığını belirtmektedirler.

Ayrıca: A’raf suresi 7/35. ayette yer alan “Ey âdemoğulları! Kendi içinizden size ayetlerimi anlatacak resuller gelirse, kim takvâlı (duyarlı, erdemli, sorumluluk bilincine sahip) davranırsa ve kendini ıslah ederse, artık onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” Şeklindeki ifadeden de resullerin geleceği anlaşılmaktadır.

A’raf suresinin 40. ayeti ile suresinin 35. Ayeti birlikte değerlendirildiğinde; Muhammed Aleyhisselam’ın, kendisiyle kitap gönderilen son nebi olduğu ve kendisinden sonra kitap ve nebi gelmeyeceği; ancak Kur’an ayetlerini anlatan ve açıklayan resuller geleceği anlamı çıkmaktadır.

 

  1. Resullere ve nebilere hüküm verme veya bir şeyi helal yada haram kılma yetkisi verilmiş midir?

“elçi size ne verdiyse onu alın; size nehyettiği şeyden sakının.”  (59/7)

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları. Ümmi nebi olan Resule tabi olurlar; onlara marufu (bilineni, mâlûm olan şeyi) emreder ve münkeri nehyeder ve tayyip (güzel, temiz) olan şeyleri onlara helâl kılar; habis (pis ve zararlı) şeyleri onlara haram kılar…(7/157)

Yukarıda meali bulunan Haşr suresi 59/7. Ayette resulün menettiği şeylerden sakınılmasını emredildiği görülmektedir. Tevbe suresinin 9/29. Ayetinde de Resulün, marufu (bilineni, mâlûm olan şeyi) emrettiği ve münkeri nehyettiği, ayrıca bazı şeyleri helal veya haram kıldığı gibi bir anlam çıkmaktadır.

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dinini din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın” (9/29). Şeklindeki ayette ise, “Allah’ın ve Resulünün” haram kıldığından ifade edildiği görülmektedir.

Oysa, Tahrim suresi 66/1. ayette ise “Ey Nebi! Neden eşlerini razı etmek için Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi kendine haram kılıyorsun?” şeklindeki ifade ile peygamberin, Allah’ın helal kıldığı şeyi niçin haram kıldığı hususunda uyarıldığını; üç ayette “Hüküm yalnızca Allah’ındır.” (12/40,67 ve 6/57) Şeklindeki ifade ile Allah’ın, hüküm verme yetkisinin sadece kendisine ait olduğunu belirttiğini de görmekteyiz.

Ayrıca; Nisa suresinin 4/160. Ayetindeki “Böylece, zulümleri ve Allah yolundan çokça alıkoymalarından dolayı, daha önce helal olan tayyibatı (temiz ve hoş şeyleri) Yahudilere haram kıldık.” ve En’âm suresi 6/146. AyetindekiVe şu Yahudi olanlara (Yahudi itikadını benimseyenlere) bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarının veya bağırsaklarının taşıdığı ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere, sığır (inek) ve koyunun iç yağlarını da onlara (haram kıldık). Bu, azgınlıkları (aşırılıkları) nedeniyle onlara verdiğimiz cezadır.” İfadelerden; Yahudilere yenmesi yasaklanan bazı şeylerin, Allah’ın emri ile haram kılındığının belirtiğini görmekteyiz.

Ali İmran suresinin 3/50. ayetinde yer alan “Ve ellerindeki Tevrat’ı doğrulayıcı ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için Rabbinizden beyyineler (apaçık deliller, ayetler) getirdim.” Şeklindeki ifadeyle de Yahudilere haram kılınan şeylerin bir kısmını İsa Peygamberin, Allah’tan aldığı beyyinelerle (delil ve ayetlerle) helal kılacağını belirtmesi istenmektedir.

Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere, hüküm verme yetkisinin nebi veya resullere verilmediği; sadece Allah’ın, kendilerine ayetlerle veya beyyinelerle ilettiği hükümleri insanlara tebliğ etme görevlerinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu hususu şu ayetlerde de görmekteyiz: 2/151, 252; 3/164,183; 5/32; 7/43, 53,101,144; 10/13; 20/47; 30/9; 5/104; 28/47,59; 36/3; 37/37; 40/34,83; 48/28; 57/9,25.

 

Yukarıdaki açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde;

1- “Nebi” ve “resul” iki ayrı kavramdır.

2- Nebilere (peygamber) kitap (ayetler) verilmiştir.

3- Nebiler, Allah adına hüküm veren, Allah’ın vekili değil; Allah’ın emir ve nehiylerini duyuran elçilerdir.

4- Nebiler, kendilerine emredilen şeylerin üstünde de değildirler; kendileri de vahyin muhataplarıdırlar.

5- Nebilerin, vahye herhangi bir şey ekleme yapması veya bir şeyi çıkarması (gizlemesi) mümkün değildir.

6- Kur’an’da 22 Nebinin ismi geçmektedir; Adem, İdris, Nuh, İbrahim, İshak, İsmail, Yakub, Eyyub, Musa, Harun, Davut, Süleyman, Yusuf’, Zekeriyya, Yahya, İsa, İlyas, Elyesa, Yunus, Lut, Zülkifl ve Muhammed.

7- Allah katında resuller ve nebiler arasında bir derecenin olduğu; ancak insanların, onların arasında hiçbir ayırım yapmamaları gerektiği belirtilmektedir.

8- Muhammed Aleyhisselam, bütün insanlığa gönderilen bir nebidir. Nebilerin de sonuncusudur ve ondan sonra da nebi gelmeyecektir.

9- Bütün nebilere aynı zamanda risâlet, yani resul (elçi) görevi de verilmiştir.

10- Resuller, kendilerine bildirilen vahyi tebliğ etmekle görevlendirilen elçilerdir.

11- İnsanlar dışında melek ve cinlerden de resullerin bulunmaktadır.

12- İnsanlara Allah’ın dinini tebliğ görevi insanlar arasından seçilen resullere verilmiştir.

13- Nebiler ve resuller dışındaki insanlara da vahyedilebilmektedir.

14- Kur’an’da sadece resul olduğu belirtilen 3 elçi vardır; Hud, Şuayb ve Salih.

15- Kur’an’da, isimleri geçen resuller dışında da bir çok resulün gönderilmiş olduğu belirtilmiştir.  Kur’an ayetlerine göre 22 nebi ve sayısı belli olmayan resul gönderilmiştir.

16- Kur’an’da, resullerin ricallerden yani adamlardan seçildiği belirtilmektedir.

Ricalin Türkçe karşılığı adamdır. Rical kelimesi “olgunlaşmış, yiğit, cesur, adam” demektir. Rical kelimesi cinsiyet belirtmez. Yani kadın resuller de olabilir. Bu nedenle Kur’an’da Tahrim suresinin 11 ve 12. ayetlerinde mümin kadınlara örnek olarak verilen Firavun’un karısı (Asiye) ile İsa peygamberin annesi Meryem’in resul olduğu kanaatindeyiz.

17-. Peygamberler Allah adına hüküm veren, Allah’ın vekili değil, Allah’ın emir ve nehiylerini duyuran elçilerdir.

18- Resullere gönderilen vahiy, görevli melekler tarafından gözetlenmektedir.

19- Resullere gönderilen vahyin hiçbir değişikliğe uğramadan, olduğu gibi tebliğ edilmesi sağlanmaktadır.

20- Bütün bu işlemlerin kayıt altına alındığı belirtilmektedir.

21- Kur’an’dan, Allah’ın ayetlerini anlatan ve açıklayan resullerin geleceği anlaşılmaktadır.

22- Allah dilerse, resullerden dilediği kişiye, gaybtan (bilinmeyenden, görülmeyenden) dilediği kadarını bildirmektedir.

23- Allah’ın, elçisini bir konuda uyarmak istediğinde kendisine “nebi” diye hitap ettiği görülmektedir.

24- Elçiye itaat edilmesi istendiğinde ise, mesajı tebliğ etmekle görevlendirilmiş kişi olan “resul” ifadesi kullanılmaktadır.

25- Kur’an’da, Allah’ın, hiçbir peygambere özel bir şefaat yetkisi vermediği görülmektedir. Ancak, Allah’ın dilediği kimselere şefaat etme izni vereceğini, yine kendisinin dilediği kimseler için şefaat etme yetkisini kullanabileceklerini, kendisinin izin vermediği kimseye de şefaat edilmeyeceğini belirtilmektedir.

 

Şu Yazıya da Bakabilirsiniz

şefaat- yardım

Kimler Şefaat Edebilir? Kur’an-nın Şefaat Anlayışını Biliyor muyuz?

Kimler Şefaat Edebilir? Kur’an-nın Şefaat Anlayışını Biliyor muyuz? Şefaat, suçunun bağışlanması veya dileğinin yerine getirilmesi …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir