Lozan Zafer mi? Gizli Maddeleri Var mı? Ne Zaman Sona Erecek? Tam Metin..

MİSAKI MİLLİ SINIRLARI HARİTASI
MİSAKI MİLLİ SINIRLARI HARİTASI

Lozan Zafer mi? Gizli Maddeleri Var mı? Ne Zaman Sona Erecek? Lozan Antlaşmasının Tam Metni…

Ülkemizde tarihe bakış, iki şekilde şekillenmiştir.

1.Cumhuriyet devrini kutsayan, işgalci devletlere ve Osmanlıya rağmen devlet kuruldu diyen, özellikle Osmanlıyı her fırsatta kötülemeye çalışan bir anlayış…!

2.Cumhuriyeti kabul etmekle beraber, Osmanlıyı da kabul eden batıyı şeklen değil, fikren almaya çalışan ve her durumda Osmanlı’yı kutsayan tarih anlayışı…!

İki grupsal durum da ideolojik yaklaşım yaptığı sürece, tepki-antitepki olarak devam edecektir. Bu durum bize hiçbir şey de  kazandırmayacaktadır. Kazandırmadı da. Uzak ve yakın tarihimiz, bugünün şartlarıyla değil, o dönemin şartlarına göre değerlendirildiği sürece bize bilinç kazandıracaktır. Tarihi araştırırken insaflı olmak durumundayız. İdeolojik düşüncemizle değerlendirirsek ülke menfaatine fayda sağlamayacaktır. kafama ,düşünceme uygun olsun veya olmasın, yakın dönem de, geçmiş dönem de hatta uzak dönem de benim geçmişimdir.

Ülke olarak ne yazık ki, en büyük açmazımızın, ülkede ”tarih birliği”  anlayışının olmayışıdır. Bir kısım geçmişi kabul etmez, bir kısım sonrayı kabul etmez. Bugün benim olmamın nedeni dedemin olmasıdır. Dedem olmasaydı ben olmazdım. Eğer dedemden vaz geçersem soysuz olurum. tekrar belirtmek isterim ki, iyi veya kötü geçmişte, gelecek te benimdir. Öncelikle geçmişi her yönüyle kabul etmek lazımdır. Hatalardan dersler alabilirsek tarih bizim için geleceğe pencere ve yollar açan bir anlam kazanacaktır. Ama tarihi olay ve kişileri tabu haline getirip konuşmaz isek, tarih, bizim için masal olmayı geçmez.

Tarihin temel ilkelerinden bir tanesi.: Geçmiş olay ve olguları bu güne göre değil ;o zamanın şartlarına göre değerlendirmektir. Dedemle ninem tanışmasaydı olmazdım. Suçlu onlardır demek, seni yok etmiyor. Ama onların hatalarını sorgulayabilirsin, eleştirebilirsin. Saygıyı aşmamak şartıyla. Çünkü saygı insan olmanın özelliğidir.

Lozan tartışılabilir, konuşulabilir, eksik yönleri ifade edilebilir.  Geçmişte yapılan veya bugün yapılan bütün anlaşmalar konuşulup tartışılabilmelidir. Tartışılacaktır da. Bütün ülkelerde bu böyle olmaktadır. İnsanların olduğu bir yerde, yaptıklarına kutsiyet sağlamak akılla ve bilimle bağdaşmamaktadır. Lozan; Türkiye’nin tapusudur. Siyasi bağımsızlığının sembolüdür. Eksik yönleri olmakla beraber o dönem şartları içinde en iyi anlaşmadır.

Lazan antlaşması, sözleşmesi 100 yıldır tartışılan bir konudur. Çoğu zaman siyasi ve ideolojik olarak konuşulmaktadır. Konuşanların çoğunun da tarihten haberinin olmaması gariptir. Lise veya KPSS bilgileriyle tarihi olgu ve olaylar sonuç bulamaz.

Bu yazımızda klasik ders kitapları bilgisi dışına çıkıp Lozan Antlaşması‘ nı değerlendireceğiz.

Bu yazımızda;

Lozan zafer mi hezimet mi?

Lozan öncesi ülkenin genel askeri ve ekonomik durumu nasıldır?

Lozanın gizli maddeleri var mıdır?

Lozan antlaşması 2023 te sona mı eriyor?

Lozan antlaşması değiştirilebilir mi?

Lozan’daki Patrikhaneler sorunu nasıl çözülmüştür?

12 ada ve Ege Adalarını Lozan’da mı kaybettik ?

Kıbrıs ve Mısır Lozan  Anlaşmayla mı gitti? ( 20- 21. Madee Kıbrıs)

Musul Kerkük bu antlaşma ile mi elden çıktı?

Batum neden misakı milliden çıktı bu antlaşma ile ilgisi var mıdır?

Batı Trakya’dan neden vazgeçtik?

Lozan’a neden ismet İnönü gönderildi. O yalnız başına mıydı?

Lozan’da Kapütülasyonlar meselesi nedir?

Boğazlar  Lozan’da bir kayıp mıdır?

Lozanda’ki Türk delegesi isim listesi

Lozan’ın Açılışında Yer Alan Milletler ve Başlıca Temsilcileri…

Lozan antlaşması tam metni. ( Bu maddeleri okuyarak birçok tartışma konusunu çözebilir ve anlayabilirsiniz)

 

Lozan zafer mi hezimet mi?

Tarihimizde, iki tane Lozan Antlaşması vardır.

  1. 1912 yılında İtalyanlar ile İsviçre’nin Lozan şehrinin uşi (ouchy)semtinde imzalanan anlaşmadır. Karışıklık olmasın diye bu çoğunlukla Uşi antlaşması olarak bilinir. Bu antlaşma ile Osmanlı Trablusgarp ve Bingazi’den çekilmiştir ( bugünkü Libya). Yine bu antlaşma ile rodos ve 12 ada Osmanlıya kalmıştır. Ancak balkan savaşları çıkmasıyla İtalya’ya emaneten verilmiştir. Çünkü koruyacak donanmamız yoktur.
  2. 1923 yılında yine İsviçre’nin Lozan şehrinde imzalanan ve Türkiye’nin kurulmasını sağlayan anlaşmadır. Asıl çok tartışılan anlaşma da bu Lozan antlaşmasıdır.

Lozan Antlaşması, 8 ay süren pazarlıklar sonucu ortaya çıkan bir anlaşmadır. ( sadece konferanslar 5.5 ay sürmüştür. Kurucu Meclislerde ciddi anlamda günlerce tartışılarak , kabul edilen bir antlaşmadır.) Oldu -bittiye getirilen bir antlaşma değildir.

Bunun zafer olup olmadığı, ülkelerin menfaatine göre değişir. Ve birçok ülkede bu  antlaşma tartışılmıştır.

1927 yılında ABD kongresi Lozan andlaşması’nı oylamayı reddetti. Çünkü onlara göre kapütülasyonların kaldırılması kendileri ve Avrupalılar için başarısızlıktır. Senatör King,”kapütülasyonların kaldırılması diğer anlaşmaların çiğnenmesidir. Türkler cahil, fanatik ve nefret dolu insanlardır” diyordu.

İngiltere zafer görür, Musul – Kerkük verilmemiş, birçok hukuki konu çözüme kavuşmuştur kendileri açısından. Ve Türklerden ve İslamdan intikam alınmıştır düşüncesiyle bakarlar. Hatıratlar yazılıp çizilenler bunu gösterir.

Fransız gazetelerinde dahi ‘‘Türkler bu anlaşma ile nelerden vazgeçtiklerini anladıklarını sanmıyoruz’‘ şeklinde çok yazılar yazılmıştır.

Yunanlılar, harikülade değerlendirir.  Bu antlaşmayı çok  başarılı görür. Yenik bir devlet olduğu halde, Ege Adalarını almış,  Batı Trakya’yı almış ve savaş tazminatı bile ödememiştir. (Karaağaç Köyü çok küçük olduğu için anlam taşımaz)

Ülkemizde ise; bu antlaşmayı, bir kısım, büyük başarı; bir kısım da büyük hezimet olarak değerlendirir. İki zıt kutup olması Lozan Antlaşmasını her zaman güncel tutmuştur.

Lozan bir  uzlaşmadır, diplomasidir. Uluslararası ilişkilerde antlaşmalar için, zafer yahut hezimet nadir görülen kavramlardır.

Burada çok önemli bir nokta vardır. Ki o da masada, 8 ülke içinde bizim tek ülke olmamızdır. Her ne kadar uluslar arası hukukun üstünlüğünden bahsedilse de, bunun o kadar da etkili olmadığını görebiliriz. İngiltere bir karar çıkararak Musul Kerkük Petrollerine sahip olabiliyor. Amerika bir genelge çıkararak Golon tepelerini İsrail’e verebiliyor. Veya günümüz dünyasında güçlüyse haklılığın bir anlam taşımadığını herkes bilir.

Lozanda kurtlar sofrasında, yalnızlığı fazlasıyla yaşadığımızı o dönemin hatıratları zaten ortaya koyar. Yüzyıllardır hasta adam olarak gördükleri Osmanlının çocukları karşılarındaydı. İntikam hisleri vardı. 8 devlete karşı tek başımıza ne olabilirdi diye düşünmek lazımdır.

Rusya’nın elindeki gizli anlaşmaları ortaya saçması, diğer ülkeleri birbirinden soğutsa da sonuçta Türkiye’ye karşı dost değillerdir. Yunanistan özellikle korunmuş ve desteklenmiştir.

Lozan antlaşması zaferdir diyenlerin 1. gerekçesi, Sevr’ e göre kıyaslamalarıdır.

Sevr , Nutuk’ta da belirtildiği gibi projedir. Osmanlıya sunulan bir tekliftir. Anlaşma değildir. İsmet İnönü’nün de, gazete beyanları plan olduğu şeklindedir. Son zamanlarda bu kıyaslama yapılır ki, mantık hatasıdır. Bunu savunurken Sevr’ ile kıyas yapılamaz. Çünkü olmayan, uygulanmayan bir teklif vardır. Kabul etmediğimiz için zaten Kurtuluş savaşını yaptık.

Zaferdir diyenlerin diğer bir gerekçesi de, dönemin şartları bunu gerektiriyordu mantığıdır.

Yeni bir devletin kuruluşunu sağlaması da bir başka gerekçe olarak sunulur.

Hezimettir diyenler ise, kaybedilenleri öne sürerek başarısızlıktır derler.

Galip bir devlet olarak gitmemize karşın böyle bir antlaşma başarı olarak değerlendirilmemelidir denir.

Dönemin şartlarına göre başarılı görülse de sonraki dönemdeki sorunlara bakıldığında ve anlaşma metni iyi incelendiğinde çok da başarılı bir anlaşma gibi durmamaktadır. Bunu bu günün şartlarına göre değerlendiriyoruz. O günün şartlarında kabul etmek zorundaydık da denilebilir. Ama kimse bunu çok yüksek bir başarı veya çok büyük bir hezimet gibi göstermemelidir. Bu bize bir şey kazandırmayacaktır.

O dönemin şartlarında bu kadar yapılabilirdi. Bizim için öncelikli olarak devleti kurmaktı denilebilir.

Ülkemizde Lozan ne yazık ki bir tabu haline gelmiştir.

Hezimet olarak görenler, sanki saltanatı istiyormuş veya cumhuriyete karşıymış gibi bir hava oluştururlar.

Aksine cumhuriyet de Osmanlı da bizim geçmişimiz ve geleceğimizdir. Eğer bir yerlerde yanlış varsa bunlar konuşulmalıdır. Ve düzeltilmesi  veya daha iyisinin olması bir hedef olabilmelidir.

Sonraki yıllarda, Boğazlarla ilgili yapılan antlaşma, Hatay’ın Türkiye’ye katılması da gösterir ki, biz o anlaşmayı imzalamak zorundaydık. İstemesek de 143 maddeye imza atmak zorundaydık.

Lozan öncesi ülkenin genel askeri ve ekonomik durumu nasıldır?

Askeri olarak yeni kurulmuş bir orduya sahiptik. Çok da güçlü ordumuzun olduğu söylenemez. Sakarya savaşı öncesi askerine çorap ve don mecburiyetini getiren bir devlet düşünün. Ne kadar güçlü olabilirir. Rusya’dan alınan 40 bin silah, İşgalcilerden arta kalan silahlar, demirci ustalarında tamir edilen öbüsler, ülkedeki bulaşıcı hastalıklar, 10 yıldır savaşmaktan bitkin bir halk, İstanbul, boğazlar, bütün Trakya bölgesi Yunan, İngiliz, İtalyan ve Fransiz kuvvetlerinin isgali var. Guney cephesinde Fransizlar cekilmis ama , Musul bölgesinde İngilizlerin ciddi yığınakları var.

Anadolu’nun son gücü sayesinde, Yunan, yurttan atilmis ve büyük isgal devletleriyle sınır olunmuştur.

Deniz gücü neredeyse yok gibidir. Mondros Mütarekesi gereği, liman ve tersanelere ve gemilere zaten el konulmuştu.

Halkın durumu da iç açıcı değildir. Üretim neredeyse bitmiş, bulaşıcı hastalıklar her yanı sarmış, halk savaştan bıkmış, Asker kaçakları çoğalmış kanunlarla ve baskılarla yeni bir ordu oluşturulmuş , böyle bir ortam vardı.

Lozanın gizli maddeleri var mıdır?

Lozan’ın toplamda 143 maddesi vardır. Bu maddeleri siz de yazının sonunda görebilir ve okuyabilirsiniz. Bu antlaşmanın kopyası mecliste okunup tartışılmış ve imzalanmıştır. 8 ülkenin imzasıyla oluşan bir anlaşmadır. Anlaşma içerisinde hiçbir şekilde gizli ibare yoktur. Süresi de yoktur. Bu anlaşmanın metnine her yerden artık ulaşmak da mümkündür. ABD’nin tavsiyesiyle BM’ nin de kabul ettiği bir anlaşmadır.

Kapalı kapılar arkasında gizli bir şeyler konuşulmuş olması da olabilir. Sözlü ifadelerin bir bağlayıcılığı yoktur.  Ama buğun itibariyle gizli antlaşma vardır demek de yanlıştır.

Şehir efsanelerinde İngilizlerle yapılan gizli protokollerin olduğu söylense de, Ülke Meclislerinin kabul etmediği her protokol veya anlaşma yok hükmündedir.

Lozan antlaşması 2023 te sona mı eriyor?

Bu sadece bir şehir efsanesidir. Efsane ise söyledir:  Ülkemiz maden ve petrol konusunda zengindir. Ancak arama ve çıkarma izni yoktur. Lozan’ın 100. Yılında madenleri veya petrolü arayabileceğimiz söylenir. Böyle bir durum yoktur. Bu durum teknolojinin gelişmesi veya ekonomik durum ile bağlantılıdır.

Ama ülke içinde bazı maden noktaları yapancılara kiralanmıştır. Yabancılar çoğunlukla buraları işletmemişler ve lisansladıkları için de başkasına verilememiştir. Bu ülkelerin ikili anlaşmalarıyla olabilecek bir durumdur. Lozan ile bir bağlantısı da yoktur.

Lozan antlaşması değiştirilebilir mi?

Bazı anlaşmalar, dönemine göre kötü, bazıları da dönemine göre başarılı anlaşma olabilir. Hiçbir antlaşma mutlak başarı veya mutlak başarısızlık olarak değerlendirilemez. Başarısız gibi değerlendirilen anlaşmalar, o ülke geliştiği zaman anlaşmayı bozabilir. Veya kendine güveniyorsa o anlaşmadan çekilebilir. Bunu geçmişte ve bugün yapan ülkeler vardır. Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Çin….gibi birçok gelişmiş olan ülke menfaatlerine uymayan  anlaşmalardan çekilmişlerdir.

Eğer Türkiye de kendini geliştirebilir ve hedefler koyar, o hedeflere ulaşacağına kanaat getirirse anlaşmadan çekilebilir. Bu o ülkenin ufkuna bağlıdır. Hedefin ister kızıl elma olur, ister bügün üzerinde, 50 den fazla devlet kurulmuş olan Osmanlı olur veya hedefin sadece Ankara sınırı olur veya misakı milli olur.

Her ülkenin ideali vardır ve olmak zorundadır. İngiltere halen güneş batmayan imparatorluğun peşinde , Rusya Akdenize inmenin derdinde, Yunan Anadolu’nun, İsrail arzı mev’ud dedikleri Ortadoğu imparatorluğunun peşindedir. Kimse hedefinden vaz geçmez, geçmemiştir de. Geçmeyecektir de. Cumhuriyetimizin hedefi de büyümektir. İlelebet yaşamaktır.

Eskisi gibi toprak kazanma derdi olmasa da ekonomik veya etki şirketleri ile veya silahlanma durumuyla bunu gösterir.

Lozan’ özellikle Atatürk’ten sonra nedense tartışılmaz hale sokulmaya çalışılmıştır. Lozan Kadrosu Uzun dönem Türkiye’yi yönetmiştir. Lozan’ın Tartışılması çoğu zaman neredeyse suç unsuru olmuştur. Bunlara göre sanki hiçbir şeyi değiştirilemez zihniyeti vardır ki, gerçeklerle de bağdaşmamaktadır.

Hatay’ın ana vatana katılma çalışması Atatürk’ün büyük bir diplomasi başarısıdır. Yine boğazlar meselesi de öyledir.  Bu iki durum da Lozan’ın buralarla ilgili maddelerinin değiştiğini gösterir. Demek ki Lozan değiştirilebiliyor muş diyebiliriz.

Doğal olarak hedef koyarsak, değişikler olacaktır da. Tekrar ifede ediyorum ki; 1936’da Lozan’ın Boğazlar ile hükmünü geçersiz kılan Montrö Boğazlar Sözleşmesi buna örnek bir durum olarak gösterilebilir. Türkiye bugün 12 Ada konusunda Yunanistan’la bir anlaşma yapsa Lozan’ın adalarla ilgili hükmü de geçersiz hale gelmiş olacaktır. Bu durumu Hitler’in Versay’ı  üç aşamada ilga etme planına benzetebiliriz.

Burada önemli olan mevcut şartları iyi değerlendirmektir. 1936’da bu başarılı bir şekilde yapılmıştır.

2. Dünya savaşı sırasında Bulgarların kendileri dediler: Bizi işgal edin diye. Yine 1947 yılında İtalyanlar adaları bize vermek istedi ama  kabul etmedik. Ve Yunanistan’a verildi. Önemli olan bizim ülke olarak bir hedef koymamızdır. O hedefi koymaz isek, kaybettiğimiz yerleri sadece konuşuruz. Bu savaş yapalım şeklinde algılanmamalıdır. Günümüzde gücün varsa Kağıt kalemle veya parayla çok yerler alınabilmektedir. Buna en güzel örnek Amerika’dır.

Lozandaki Patrikhaneler  ve Yabancı Okullar sorunu nasıl çözülmüştür?

Türkiye, Lozan’da Osmanlı’ya iki yüz yıl boyunca sıkıntı çıkaran, siyasi davranışlarla ülkemize düşman  çeken, kışkırtıcılık ve istihbaratçılık yapan, patrikhane sorununu  çözüme kavuşturmuştur. Bu önemli bir başarıdır.

Patrikane siyasi yetkilerinden uzaklaştırıldı. Böylece İstanbul’da kalmasına izin verildi. Bu durum, İstanbul’un dini önemini korumasına da fayda sağlamış oldu.

Yabancı okullar sorunu da Türkiye lehine çözülen bir konudur. Milli eğitime bağlanarak,  Eğitim sistemimize müdahelenin önü kesilmiş oldu.

12 ada ve Ege Adalarını Lozan’da mı kaybettik ? (15. Madde)

İtalyanlar ile yaptığımız Trablus( Libya) savaşı sonunda 1912 de Uşi antlaşmasıyla Rodos ve  12 ada olarak bilinen takım adalar bize kaldı. Ancak o sırada balkan savaşları çıktı. Yeterli donanmamız olmadığı için, burayı koruyamayacağımızı düşündük ve İtalyanlarda ”emaneten” kalmasını istedik. Bu anlaşma ile bu haklarımızdan vaz geçerek İtalyanların olmasını ( onlar da sonradan  Yunan’a vereceklerdir) kabul ettik. Eğe adalarını ise 1.dünya savaşında Yunanlılar Ve diğer işgalciler  işgal etti.  Donanmamız olmadığı için karşılık veremedik. Bu adalar fiilen elimizde değildi. Bu adaları  Lozan ile hukuken Yunanistan’a vermeyi kabul ettik. Diğer ülkeler Yunanistan’ı koruduğu için, uğraşsak da sonuç alamadık. Bugün Ege Sorunlarının ve Akdeniz Sorunlarının en büyük sebebi olarak, bu gösterilmektedir.

Lozan’a gittiğimizde, Gökçeada, Bozcaada elimizdeydi.

İsmet paşa aldığı talimatlar doğrusunda, Gökçeada, Bozcaada, Semadirek, Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikerya (Ahikerya) adalarını çok istemiştir. Kabul görmeyince buralarda  özerklik istese de,  bu da kabul görmedi.

Türkiye’ye çok yakın olan Meis adası da, dünya savaşında Fransızlarca işgal edildi. Sonradan italya’ya verildi. Almak için çalışsak da alamadık. Lozan Antlaşmasıyla İtalyanların olduğunu kabul ettik. Sonraları bu da Yunanistan’ a vermiştir.

Eğe adalarının çoğunluğu Yunana verilmiştir. Çok da ısrarcı olmadığımızı yerli ve yabancı kaynaklar söyler. Limni adasının unutularak zapta geçmediği bunun için elden çıktığını yine bu kaynaklar söyler. Bu komisyonların olduğu bir ortamda ve aylarca çalışılan bir ortamda inandırıcı gözükmemektedir.

Adalar konusunda tek başarımız; adaların silahsızlandırılması kararının yazılması olmuştur.

Ancak Yunanistan Nato’ya girince bu adaları Nato üssü olarak silahlandırdı. Sonra Nato’dan çıktı. Daha sonra Türkiye’nin desteğiyle tekrar girdi Nato’ya. Ama bu adalardaki askeri durumu Nato dışı bırakarak silahlandırmış oldu. Bu kurnazlığa da batı dünyası göz yummuştur.

Hukuki olarak düşünürsek bu Lozan’ın ihlal edilmesidir. Ancak gücümüz yeteri düzeyde olmadığı için sadece uluslar arası konuşmalarda dile getiriyoruz. Lakin muhatap bulamıyoruz.

Kıbrıs ve Mısır Lozan  Anlaşmayla mı gitti? ( 20 21. Madee Kıbrıs)

Mısır elden çıkmıştı daha önce. Ama hukuki hükmü yoktu. Bu anlaşmayla çıktığını kabul ettik. Kıbrıs bizimdi. İngilizlere kiralanmıştı. O dönem şartlarında kiralamak oluyordu. Çin’e ait olan Tayvan’ İngilizler, 99 yıllığına kiralamış, süre bitince de onları serbest bırakmıştır. Bugünkü Çin Tayvan sorunu da buradan kaynaklanmaktadır. 1. Dünya savaşı başladığında, İngilizler, Almanlarla birlikte olduğumuz için burayı sahiplendiler. Ve Lozan’la oradan vazgeçtiğimizi bize onaylatmışlardır.

Musul Kerkük Lozan Antlaşması ile mi elden çıktı?

1.Dünya savaşı, özünde petrol için denilebilir. Sebepler farklı olsa da, Ortadoğu ve Osmanlı paylaşılacaktı. Arap dünyası  Osmanlı kontrolündeydi ve petrol olduğu biliniyordu. Dünya savaşında İngilizlerin en fazla yığınak yaptığı yerin, orta doğu olması boşuna değildir.

İngiliz Delegesi L. Curzon’un Shell’in kurucularından olması da ilginçtir..

Musul-Kerkük için İngilizlerin ciddi hazırlıkları olduğu biliniyordu. Uçaklar için özel pistler yaptığı da biliniyordu. İşgal  devletleri buraları bize bırakmayacaktı kuşkusuz. İngiltere’nin ve dönemin en güçlü silahları bu yüzden o bölgedeydi. Bizim ne hava gücümüz ne de tankımız vardı. Yunanın karşısına zar zor bir ordu çıkarabilen ,direnişçiler için o bölgeye ciddi bir kara gücü çıkarmasını beklemek de romantik bir hayal olurdu sadece. Atatürk devrinde  buralar alınmak istese de iç meseleler ve genel durumumuz bunu sağlayamadı.

Bazı hatıratlar, Musul Kerkük’ten vazgeçin Suriye’yi verelim teklifi yapıldığını, ama bunu bizim heyetin kabul etmediğini yazar. Sonuçta Musul meselesi sonraya bırakılmış ve aleyhimize sonuçlanmıştır. Çünkü Kurtlar sofrasında çok yalnızdık.

Batum neden misakı milliden çıktı Lozan Antlaşması ile ilgisi var mıdır?

3 Mart 1918 tarihinde Rusya 1. Dünya savaşından çekilince, Polonya’nın Brest-Litovsk kasabasında Osmanlı ve Rusya arasındaki anlaşma ile  Rusya; Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı devletine geri vermiş ve bütün Doğu Anadolu’dan da çekilmiştir.

Ancak Rusaya ile daha sonra yapılan  16 Mart 1921 tarihli Moskova antlaşmasıyla Kars, Ardahan bize, Batum ise, 40 bin tüfek, 4 milyon ruble karşılığı Sovyetlere bağlı Gürcistan’a bırakılmıştır. Bu 13 ekim 1921 Kars antlaşmasıyla da onaylanmıştır. Buradaki Kolordumuz da böylece batı cephesine kaydırılmış ve batı cephesi savaşları kazanılmıştır.

Haliyle, Batum konusu Lozan’da tartışmaya açılmamıştır.

 Lozan Antlaşmasında Batı Trakya’dan neden vazgeçtik?

Nüfusu yüzde 80’i Türk ve Müslümandır. Doğu Trakya kalsın Batı Trakya gitsin gözüyle baktık. Batı Trakya  bu antlaşma ile Yunanistan’a bırakılmıştır. Batı Trakya şu illerden oluşmaktadır:

Dedeağaç – Aleksandrupolis (Evros ili),   Gümülcine – Komotini (Rodopi ili ),   İskeçe – Ksanti (İskeçe ili),    Elmalı, İskeçe – Melivoia Ksanti (İskeçe ili),    Kumçiftliği – Orestiada (Evros ili),    Dimetoka – Didimotihon (Evros ili),   Sofulu – Sufli (Evros ili),    Ferecik / Farecik – Feres (Evros ili),    Şapçı – Sapes (Rodopi ili),    Simavna / Samavna – Kyprinos (Evros ili),   Yassıköy – Iasmos (Rodopi ili)

Lozan’da Türk heyeti Batı Trakya konusunda istekli davranmadığı söylenmiştir. Hatıratlar bunu doğrulamaktadır. Burada büyük bir Türk nüfusun yaşadığı belli olmasına karşın Lozan’da Batı Trakya’nın  Bulgaristan’a verilmesi için uğraşılması da gariptir. Bu duruma yabancı delegeler de şaşırmıştır. Burada belki de İngiliz destekli Yunan Ordusuyla karşılaşmak istemeyiş veya donanmanın olmayışı da etkili olabilir.

Bir şehir efsanesine dönüşen savaş tazminatı konusunda, İsmet Paşa’nın işitme sorunundan dolayı Dedeağaç yerine Karaağaç’ı aldığımız söylenir. Bunun böyle olduğu konusunda çok da ciddi deliller yoktur. Her ne kadar bazı farklı hatıratlarda yazsa da buna inanmak istemiyoruz. O dönem şartları düşünülmüş olabilir diyebiliriz. İsmet İnönü, lozan’a hareket etmeden önce verdiği demeçte savaş tazminatı alacağını özellikle vurgulasa da, sonuç iyi olmamıştır.

Sadece Karaağaç gibi bir köy savaş tazminatı olarak alınmış oldu. Belki de bütün Trakya’yı kaybetmeme düşüncesi bunda etkili olmuş olabilir. Batı Trakya’daki sorunlar o günden sonra hep yaşanmıştır. Soydaşlarımız bilinçli bir şekilde baskıya ve göçe maruz bırakılmıştır. İnançlarını ve geleneklerini çoğu zaman yaşamaktan mahrum bırakılmıştır. Tarihi az araştıranlar Batı Trakya’daki soydaşlarımızın yaşadığı sıkıntıları görecektir.

Lozana neden İsmet İnönü gönderildi. O yalnız başına mıydı?

Neden ismet İnönü gönderildi bunun nedeni net belli değildir.. Soğuk kanlı olduğu veya başarılı  ( Mudanya Ateşkes Antlaşması) olduğu söylense de diplomasiyi hiç bilmediğini, kendisi de sonraları söylemiştir. Atatürk’ün güvendiği bir isimdir. Onun görevi her şeyi Ankara’ya bildirmekti. Bunu da yapmıştır. Ancak telgrafların İngilizlerce dinlenilmesi bizim hamlelerimizin neler olacağını İngilizlerin bilmelerine yol açmıştır. Bu durum da elimizi güçsüz bırakmıştır.

Sonuçta İnönü yalnız değildir. Ve yanında 40 kişilik bir heyet vardır. Bu heyette kimlerin olduğu yazının sonunda vardır.

Lozanda Kapütülosyonlar  ( 28. Madde) ve Osmanlı Borçları meselesi nedir?

Bir devletin vatandaşının, diğer devletin sınırları içerisinde sosyal, ekonomik ve ticari alanlarda birtakım ayrıcalıklara sahip olmasını sağlayan antlaşmalara kapitülasyon denmektedir.

Osmanlı başlangıçta iyi amaçla verdiği imtiyazları, zamanla gücünü kaybettiği için yabancıların sömürgesi konumuna kadar getiren imtiyazlardır. Bu kalkınmamızın önünde en büyük engeldi. Daha önce birçok kez, bu imtiyazların kaldırılması istense de, yabancılar kabul etmediği için kalkmamıştır. Bu antlaşma ile kaldırılması büyük başarı olarak değerlendirilmiştir.

Lozan’da Türkiye’nin başını ağrıtan konulardan biri de Osmanlı’dan kalan borçlar olmuştur.

Türk heyeti borçların hepsini üstlenmek yerine akıllıca davranarak Osmanlı’nın topraklarında kurulan  kurulan devletlere de dağıtılması gerektiğini savunarak borç yükünü hafifletmek istemiştir.

1914 yılında savaş patlak verdiğinde Osmanlı Devleti’nin dış borcu kısa vadeli borçlar hariç 156,4 milyon Osmanlı lirasıdır. (142 milyon sterlin).

Lozan Antlaşmasına göre toplam 161.603.833 altın liralık borcun 105.553.623 liralık kısmı yani 1912 öncesi borçların % 62si, 1912 sonrası borçların % 77’si Türkiye’ye kalmıştır.

1928 yılında borçların ödenme takvimini belirlemek üzere Paris’te toplanan borç meclisi toplantıları sonucunda imzalan Paris Sözleşmesiyle Türkiye Cumhuriyetine düşen Osmanlı borçlarının toplamı faizler de dahil olmak üzere 107.528.461 milyon altın lira olarak yeniden belirlenmiş ve ödeme takviminin sonu da 1955 yılı olarak tespit edilmiştir.

Türkiye 1929 krizinin yarattığı ortamı da ileri sürerek Osmanlı borçlarının hafifletilmesi, aksi taktirde bu borçların ödenmeyeceği yolundaki başvurusu üzerine borçlar meclisi toplantıları, 1930 yılında yeniden başlamış ve borçların miktarı, Türkiye’nin indirim talepleri ve geri ödenme şekli tekrar ele alınmıştır. Üç yıl süren toplantılar sonucunda 1933 yılında imzalanan Paris Sözleşmesiyle Türkiye’nin ödemesi gereken Osmanlı borçları tutarı 8.578.343 altın liraya düşürülmüştür. Böylece Türkiye’nin ödeyeceği Osmanlı borçları yüzde seksen oranında hafifletilmiş oluyordu

Türkiye Düyun-u Umumiye‘ye olan borcunun son taksitini, ilk dış borcun alınmasından tam bir yüzyıl sonra, 25 Mayıs 1954’te ödemiştir.

Osmanlı bütçesinin 3te ikisini götüren ve 1882 yılında kurulan Duyunu Umumiye bu anlaşmayla çözülmüştür. Bu da bir tarafa göre başarılı diğer tarafa göre çok da başarılı görünmeyen bir durumdur.

Boğazlar meselesi Lozan Antlaşmasında bir kayıp mıdır?

Çanakkale’de emperyalist güçleri geçirmeyen Türkler, Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros’la İstanbul’un fiili işgaline izin vermek zorunda kalmıştır.

Boğazlar’ın Lozan’da da hayati konulardan biri olduğu kesindir. İtilaf devletlerinin vermemek için en çok direnç gösterdiği konulardan da biridir. Lozan’da Boğazlar konusunda Sevr’in bir tık daha iyisi elde edilmiştir.

Sevr’de uluslararası komisyona verilen ve Türkiye’nin yönetmede yetkisi oldukça sınırlı olan Boğazlar, Lozan’da başkanı Türk olan bir uluslararası komisyona verilmiş ve askerden arındırılmıştı.  Bu çok da büyük bir başarı değildir. Ancak bu başarısızlık veya Lozan’daki bu en büyük kayıp 1936’da dönemin şartları iyi değerlendirilerek Möntrö Boğazlar Sözleşmesi ile lehimize çözülmüştir. Lozan’ın Boğazlar konusundaki hükmü böylece sona ermiştir. Buradan da şunu anlıyoruz ki, güçlü olur ve konjöktörü iyi değerlendirebilirsen beğenmediğin antlaşmanın her maddesini değiştirebilirsin.

Hatay meselesi de bunun gibi sonradan çözüldüğünü söylemiştik.

Buradan şunu anlayabilir ki, Atatürk döneminde de, sonraki dönemlerde de  bu anlaşma üzerinde revizyonlar  olmuştur. Bundan sonra da gücün varsa, kaybettik denilen her yeri alabilirsin. Dünyaya da sahip olabilirsin. Önemli olan savunma sanayi ve ekonomik olarak güçlenmektir.

Aradan 100 yıl geçmiş biz Suriye’deki tek Türk toprağı sayılan Caber Kalesini kaybedebiliyorsak, diğer yerleri alabilmek için nice yıllara ihtiyaç vardır. Eğer önümüzde böyle bir hedef var ise tabiiki.

Lozan anlaşması sonunda Ege adaları, Batı Trakya, Güney Sınırımız, Kıbrıs, Ekonomik sorunlar….gibi bir dizi sorunlarla ülkemiz uğraşmıştır ve hala uğraşmaktadır. Bu sorunları Lozan’a bağlayan az da insan yoktur.

Ülke içinde araştırma anketlerinde Lozan’ın hezimet veya zafer olarak niteleyenler yarı yarıyadır.

Asıl olan, tarihimizi küfretmeden, kimseyi aşağılamadan, ötekileştirmeden güzelce konuşup tartışabilmektir. Ne zamanki sorgulamaya başlarsak çözüm yolları da o zaman kendiliğinden ortaya çıkacaktır….

Sonuç olarak;

Misakı Milli sınırlarından vazgeçtiğimiz, Türkiye’nin bugünkü toprakları tescillenmiş. Madden kayıp versek, de ruhen kazançlı olduğumuz bir antlaşmadır.

Lozan, sadece sınırları belirleyen sıradan barış antlaşması değildir. Yaklaşık 8 ay süren çetin müzakereler sırasında, kapütülasyonlar, azınlıkların statüsü, dış borçlar ve laiklik gibi konuların çok tartışıldığı bir antlaşmadır.

Batının yaklaşık 200 yıldır “şark meselesi”nin ( hasta adam) sorunlarının çözüme kavuştuğu bir Antlaşmadır Lozan. Bazı tarihçiler bunu 1000 yıllık hesaplaşmanı sonucu olarak da görür.

Lozan’ın “emsali görülmedik bir diplomatik zafer”, bir “hezimet”, hatta bir “infaz” olduğuna kadar çok geniş bir yelpazede siyasi tartışmalar hâlâ devam ediyor ve edecektir de. Bu  araştırmalardan ziyade siyasi önyargılardan, ideolojik yaklaşımlardan kaynaklandığını söyleyebilirim..

Lozan çıkışı İsmet İnönü’nün bir demeci  ile konuyu bitiriyoruz:

‘’Artık 100 sene daha nefes alabileceğiz…’’ (1923)

Lozan Antlaşması ile ilgili çok kitap yazılmıştır. Burada Loazan Antlaşması ile ilgili bazı Kitapları yazıyorum. Geniş şekilde ele almak isteyen okuyabilir. Bunlarda farklı bakış açıları vardır.

Lozan Konferansı / Antlaşması ile ilgili Kitaplar:

Her Yönüyle Lozan Antlaşması…………………………………….……Yaşar Yazıcıoğlu

Bin Yıllık Hesaplaşma Lozan ……………………………………………. Ali Güler

Dış Basında Laik Cumhuriyetin Doğuşu. …………………….………Bilâl N. Şimşir. …

Lozan Hatıraları……………………………………………………………..…Dr. Rıza Nur

Hatıralar……………………………………………………………………….… İsmet İnönü …

Masada Kaybedilen Vatan……………………………..………………….Ahmet Anapalı

90 Soruda Lozan…………………………………………….………..…….. Gürer Karagedikli

Lozan………………………………………………………………….………..…Ali Naci Karacan

Cumhuriyet ,Türk Mucizesi ………………………………………..…… Turgut Özakman.

Vahidettin M. Kemal ve Milli Mücadele………………………………Turgut Özakman. …

Lozan Barış Konferansı Tutanaklar – Belgeler ( 8 Cilt)………..Seha L. Meray (Çeviren)

Lozan-Masada Neler Oldu. ………………………………………..…….Seref Yumurtaci

Lozan Zafer Mi Hezimet Mi  (3 cilt) ……………………………….… Kadir Mısıroğlu

Lozan’İn Deşifresi …………………………………………………….……. İlteriş Kemal

Açık ve Gizli Oturumlarda Lozan Tartışmaları…………………… Taha Akyol

Bilinmeyen Lozan…………………………………………………………….Taha-Akyol

 

Lozan’ın Açılışında Yer Alan Milletler ve Başlıca Temsilcileri…

Türkiye ……..          İsmet İnönü (Baş delege) ; Rıza Nur Bey(Delege),Hasan Bey(Delege),

İngiltere …………    Lord Curzon ve Sir Horace George Montagu Rumbold

Fransa ……………    Camille Barrére ve Maurice Bompard

Bulgaristan …….    Mlle Stancioff, Stancioff, Michel Savoff , Aleksandar Stoimenov Stamboliyski,

Japonya …………..   Baron Hayachi ve Otchiai

İtalya ……………..    Marquis Garone ve Giulio Cesare Montagna

Yunanistan ……..   Eleftherios Venizelos ve Dimitrios Kaklamanos

Yugoslavya ……..     Antonyevitch, Milanovitch, Christitch, Nintchitch, Georgevitch, Nicolitch

Romanya …………   Constantin Diamandy ve Ion Gheorghe Duca

Rusya ……………..    Georgy Vasilyevich Chicherin ve Vorovski

Ukrayna…………..   Rakovski

Gürcistan………….  Mdivani’

Belçika………………

Portekiz…………….

Gözlemci olarak;

Amerika …………………….Amerikan Baş delegesi Richard Washburn Child, Joseph Grew ve Amiral Mark Lambert Bristol

Milletler Cemiyeti Mülteciler Komiseri ……….Dr. Fridtjof Nansen

 

Konferansta işlerin üç ana beş tali komisyonda görülmesi kararlaştırılır.

Birinci komisyon;           topraklar, askerlik ve Boğazlara ait konular, başkan Lord Curzon’dur.

İkinci komisyon;            Türkiye’de yabancıların tabi olacağı usule ait konular (adli, ticari), başkanı İtalya-Marki Garroni’dir.

Üçüncü komisyon;         mali ve iktisadi meselelere ait (borçlar ve kapitülasyonlar) konulardır ve başkanı Fransa, Barere’dir.

Görülüyor ki, herkes kendini en çok ilgilendiren hususları kimseye bırakmamaktadır.

Ayrıca , birçok tali komisyonlar vardır:  

Trakya, Trakya sınırı, Boğazlar, Musul meselesi, mali meseleler, zarar-ziyan tazminatları, ulaştırma ve haberleşme, ticaret, gümrük tarifeleri, ticaret gemileri, emlak, edebi mülkiyet hakkı, güzel sanatlar, marka ve patentler, ekonomik meseleler (savaş ve işgal devrine ait meseleler, Türkler tarafından zapt edilen mülklerin geri verilmesi, yapılan borçlarla akdedilen sözleşmelerin ödenmesi, Türkiye’deki Alman, Avusturya, Macar, Bulgar emlakinin tasfiyesi, terk edilen topraklardaki Türk emlaki), sağlık meselesi konuları… müzakere edilmektedir.

Lozandaki Türk delegesi isim listesi

İsmet Paşa (İnönü)………. Baş Delege , Baş Murahhas,  Heyet Başkanı-  Dışişleri Bakanı / Edirne Milletvekili

Dr. Rıza Nur Bey……………Delege,  -Sağlık Bakanı / Sinop Milletvekili

Hasan Saka-Delege ……….Maliye Eski Bakanı / Trabzon Milletvekili

 

Müşavirler (Danışmanlar)

Münir Ertegün………….Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri / sonra Washington Büyükelçisi

Muhtar Çilli………………Bayındırlık Bakanlığı Eski Müsteşarı / Trabzon Milletvekili

Konferansın ilk günlerinde Musul için İngilizlerle yapılan gizli görüşmelerde bulundu. İngiliz uzmanlar Vernon Clarke ve Forbes Adam, ile Irak petrolleri ile ilgili yaptığı görüşmelerde Türk uzman olarak bulundu.

Veli Saltıkgil ……………….Burdur Milletvekili / sonra Dışişleri Hukuk Müşaviri ve Ankara Ünv Hukuk Profesörü

Mehmet Zülfü Tigrel …….Diyarbakır Milletvekili

ekai Ayaydın………………..Adana Milletvekili / eski Moskova Büyükelçisi

Celal Bayar ………………….Maliye eski Bakanı ve İzmir Milletvekili / sonra Cumhurbaşkanı

Şefik Başman………………..Maliye Teftiş Kurulu Başkanı / sonradan TC Merkez Bankası İdare Meclisi Üyesi

Seniyettin Başak………….. İstanbul Evkaf (Şimdiki Vakıflar Genel Müdürlüğü) Hukuk Müşaviri / İstanbul’da avukat

Şevket Doruker …………….Milli Müdafaa Vekilliği Deniz Dairesi Müdürü / Yarbay

TBMM’nin en agresif muhaliflerinden olan ve bir cinayete kurban giden Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in kardeşidir.

Tevfik Bıyıklıoğlu ………..Kurmay Yarbay / Öğretmen

Lozan görüşmelerinin başlamasının bir hafta ertelendiği dönemde Fransız Hükümeti’nin daveti üzerine Paris’e giden heyette Askeri Danışman olarak bulundu. Türk Tarih Kurumu’nun ilk başkanı oldu.

Tahir Taner …………………..Adliye Müsteşarı / sonradan İstanbul Ünv Ceza Hukuku Profesörü

Nusret Metya…………………Dışişleri Bakanlığı İkinci Hukuk Müşaviri

Yusuf Hikmet Bayur ……….Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müdürü

Zühtü İnhan …………………..Ünv Öğretim üyelerinden

Fuat Ağralı ……………………..Maliye Bakanlığı Muhasebe Umum Müdürü

Mustafa Şeref Özkan …………Eski Bakanlardan / sonra Burdur Milletvekili

Şükrü Kaya ………………………Mülkiye Müfettişi / eski İçişleri Bakanı

Hamit Hasancan ……………….Kızılay İkinci Başkanı / Ankara Hükümeti’nin eski İstanbul temsilcisi.

Mehmet Cavit Bey……………..Eski Maliye Bakanlarından / İstiklal mahkemesi kararıyla idam edilmiştir.

İzmir Suikastı hadisesi sonrasında suikast girişiminin bir parçası olmakla suçlandı. 26 Ağustos 1926 günü Doktor Nâzım Bey, Yeni Bahçeli Nail Bey ve Hilmi Bey ile birlikte idam edildi. Bu isimlerin cenazeleri hapishanenin avlusuna gömüldü. “İzmir Suikastı” hâdisesiyle hiçbir ilgisinin olmadığı, suçsuz olduğu ve haksız yere idam edildiği İsmet İnönü’nün hatıralarında anlatır.

Hayim Nahum ……………Yüksek Mühendis Okulu Fransızca Öğretmeni,  sonrasında Mısır Hahambaşısı

Baha Bey (Kaytar)………. Adliye Bakanlığı Mezhep İşleri Müdürü

Basın Danışmanları

Ruşen Eşref Ünaydın ……….Yazar , sonradan Budapeşte Elçisi

Yahya Kemal Beyatlı ………..İstanbul Ünv Öğretim Üyelerinden ,Tekirdağ Milletvekili /şair

Genel Sekreter

Reşit Saffet Atabinen ……….Eski Şura-yı Devlet Üyesi (Osmanlı’da günümüzdeki Danıştay’a denk gelen yüksek yargı kurumu)

Çevirmen  (Mütercim)

Hüseyin Pektaş ………………. Robert Kolej İkinci Müdürü

Katipler

M.Emin Ali Türkgeldi………..Dışişleri Bakanlığı memurlarından, eski Tiran elçisi

Mehmet Ali Balin ………………Dışişleri Bakanlığı memurlarından / sonra Beyrut Başkonsolosu

Mahmut Cevat Açıkalın……….Dışişleri Bakanlığı memurlarından / sonra Moskova Büyükelçisi

Celal Hazım Arar………………. Dışişleri Bakanlığı memurlarından / sonra Dışişleri Bak. hukuk müşaviri

Saffet Şav ………………………….. Fransızca çevirmen ,Kızılay Genel Merkezi memurlarından / sonra Haydarpaşa Lisesi müdürü

Süleyman Saip Kıran ……………Dışişleri Bakanlığı memurlarından / sonra Dışişleri Bak. Gen.Md.muavini

Rifat Bey…………………………….. Dışişleri Bakanlığı memurlarından

Dr. Nihat Reşat Belger …………..Paris Basın Temsilcisi / sonra İstanbul Ünv Tıp Fak. Profesörlerinden

Lozan görüşmeleri esnasında İsmet Paşa’nın konuşmalarını Fransızca’ya tercüme etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, son nefesini verirken yanındaki doktorudur.İstanbul Beyoğlu Göz Hastalıkları Hastanesi’ne adı verilmiştir.

İsmet Paşa’nın Yaverleri:   Atıf Esenbel,   Süvari Binbaşı,   Sabri Artunç

GAZETECİLER

Ali Naci Karacan, Ahmet Cevdet / İkdam;   Ahmet Şükrü Esmer / Vakit;  Hüseyin Cahit Yalçın / Tanin

ANKARA’DA LOZAN GÖRÜŞMELERİNE DESTEK VERENLER:

Mustafa Kemal Atatürk;    Hüseyin Rauf Orbay;   Suat Davaz (Dışişleri Görevlisi);  Tevfik Kamil Koper (Dışişleri Görevlisi)

 

Lozan Antlaşması  Full Metni (TBMM ) 

PDF DOSYASINI İNDİRMEK İÇİN BURAYA TIKLAYIN 

 

 

 

 

Şu Yazıya da Bakabilirsiniz

Temel Bilgisayar ve İnternet Kavramlarını Biliyor muydunuz?

Temel Bilgisayar ve İnternet Kavramlarını Biliyor muydunuz?

Bu yazımızda basit gibi görülen ama Özellikle başlangıç düzeyi bilgisayar bilgisi olanlar ve öğrenciler için …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir