Misafire, Güzel Hediye Olarak Ne Verelim.


  • Misafire, Güzel Hediye Olarak Ne Verelim.

Ben bilirim.

En iyisini ben yaparım.

Hislerimde yanılmam.

Mükemmel olmasam da benden iyisi yok.

Aah bu ben, ben bencillik.
Azazili şeytan yapan “ben”değil miydi?

Modern dünyanın güzel diye öğütlediği,örneklem olarak gösterdiği ben =ferd = bireysellik düşüncesi….

Adem,Havva olmadan nasıl yaşar?

Beyaz siyah olmadan olur mu ki ?

Artı, eksisiz olamazken, tatlıyı gösteren acı değil midir?Durum böyleyken nasıl “ ben” bencilliğine düşerim. Ve bunları masumlaştırmak için, ben bir ferdim mantığıyla savunma yaparım.

Bunalımlar, intiharlar, toplumsal yozlaşmalar,bütün çürümeler —içten ve dıştan—bencillikten değil midir?
Bu bencillik/ferdcilik bazen aile bencilliği, kavmiyet bencilliği, kültürel bencilliği beraberinde başkalarını da kendimize benzetme mücadelesine dönmez mi?

İnsanı olduğu gibi kabullenmemek, kendimize benzetmek baskı ve zulüm olmaz mı?

Bu ise insanın kendini inkarı olmaz mı?
Kayserili, İstanbul’u gezerken havada uçanlara bakarak, “ne büyük guşlar” deyince İstanbullu “bu guş değil, martıdır”.

—Gayserili, öyle de olsa bu bir guştur der.

Bütün uçanlar kuş mudur?

Uçak uçuyorsa o da bir kuş olmaz mı?

Ben”leri kenara bırakarak “biz”fıkramıza geçelim….

Zaman odur ki

Karadenizliler toplumun bunalım ve çürümüşlüklerine çözüm bulmak için nerede alanında iyi çalışmalar yapan varsa, o yıl hamsi yemeyip biriktirdikleri paralarla konferanslar düzenler ve giderlerini karşılarlarmış.
Konuya uygun Amerikanyalı bir bilim adamını çağırmışlar konferans için. Amarikanyanlı bir hafta önce gelmiş. Hem tatil yapayım, hem de toplumu tanır ona göre konuşurum demiş.

Gün gelmiş konferans yapılmıştır. Anlatan da dinleyenler de memnun kalmışlar konferanstan. Herkes faydalanmıştır bundan.

Ve ayrılık günü gelmiştir. Bu durumda Karadenizlileri büyük bir düşünce kaplamıştır. Memnun kaldıkları bu değerli bilim adamına ne hediye verip uğurlayalım ki, her zaman bizi hatırlasın ve unutmasın.

Toplantı üstüne toplantı yaptılar. Hediyenin şekli konuşuldu:

Kullanışlı olacak….

Her gün bizi hatırlatacak….

Acıyı da hüznü de şaşırmışlığı birlikte yaşatacak…daha birçok özellik eklediler ama ne olacağına karar veremiyorlardı.

İşte tam bu arada gün görmüş, Avrupa medeniyeti görmüş Temel başkan İdrisin kulağına birşeyler fısıldadı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Profesör acil olarak yaka paça hastaneye götürüldü. Binlerce kişi hastanenin dışında bekliyor…

Başkan ve Temel ve birkaç kişiden oluşan heyet, hastaneye girer. Misafir Amerikanyalı bilim adamının odasına girerler. Şaşkın bir vaziyette heyete bakan adamın yanına yaklaşan heyet başkanı cebinden çıkardığı çeyrek altını profesörün yakasına takarken, “Geçmiş olsun, sünnetiniz hayırlı olsun. İnşallah bizleri unutmazsınız”

 

Fıkradan Anladıklarımız

  1. Kültürel farkları öğrenmeli ve insanlara ona göre muamele edilmelidir.
  2. Sevgide özgürlük varken, saygıda mecburiyet vardır.Kimse senin gibi olmak zorunda değildir.
  3. Herkesin haklı olduğu bir dünyada kimse haksız değildir. Çünkü herkesin öğrendiği ve bildiği farklıdır. Birine iyi görünen diğerine kötü gözükebilir.
  4. Alanında uzman insanlardan faydalanılmalıdır.
  5. Hediyede gizlilik önemlidir. Gizli olan birçok şey hedefine ulaşır.
  6. Ben’lik toplumsal dayanışmayı bitirir.
  7. Toplumsal uzlaşıdan sadece benciller rahatsızdır.
  8. Unutmamak veya unutulmamak için illede acı bir olay yaşamak veya yaşatmak gerekir.
  9. Misafir,kendisi için büyük fedakarlıkların yapıldığını bilmelidir.

 

Şu Yazıya da Bakabilirsiniz

Romantik Bir Aşk Mektubudur!

Romantik Bir Aşk Mektubudur! İkinci dünya savaşına ( 1 Eylül 1939 – 2 Eylül 1945) …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir