ÖLÜM – DİRİLİŞ GÜNÜ- CENNET- ARAF – CEHENNEM

ÖLÜM – DİRİLİŞ GÜNÜ- CENNET- ARAF – CEHENNEM

 

ÖLÜM

Ölüm çoğu insan için büyük bir gizemdir. Kuran öğrencileri için öyle değil. Ölümün tıpkı uyumak gibi olduğunu öğreniyoruz; rüyalarla tamamlanan.

“Geceleyin sizi vefat ettiren ve gün içindeki en küçük eylemlerinizi dahi bilen O’dur. Yaşam süreniz tamamlanıncaya dek siz her sabah yeniden diriltir, sonra nihai dönüşünüz O’nadır. O zaman size yapmış olduğunuz her şeyi haber verecektir.” (6/60)

(Kabirdeyken, sürekli bir kâbus gibi) Cehennem onlara gece gündüz gösterilecek ve Diriliş Günü’nde: “Firavun’un halkını en kötü azabın içine alın.” (40/46)

Ölüm ve diriliş arasındaki süre bir gecelik uyku gibi geçer.

“Issız bir kasabadan geçen ve ‘ALLAH, ölümünden sonra bunu nasıl diriltebilir?’ diye merak eden kişinin üzerine düşün. ALLAH ardından yüz yıl boyunca onu ölüme koydu, sonra da onu diriltti. ‘Burada ne kadar kaldın?’ dedi. ‘Bir gün veya günün bir parçası kadar buradaydım’ dedi. O ise ‘Hayır! Sen yüz yıldır buradaydın. Hatta yiyeceğine ve içeceğine bir baksana; bozulmamış. Eşeğine bak, biz seni böylelikle insanlar için bir ders kıldık. Şimdi, kemikleri nasıl inşa ettiğimize, sonra da onları nasıl etle örttüğümüze dikkat et’ dedi. Olanları fark ettiğinde dedi ki “Artık Allah’ın Her Şeye Gücü Yeten olduğunu biliyorum.” (2/259)

“Hepsini toplayacağı gün, sanki bu dünyada gündüzün tanışmayla geçen bir saati kadar geçirdiklerini hissedecekler. Kaybedenler, gerçekten de ALLAH ile buluşmayı inkâr edenlerdir ve yanlış yola sapmayı tercih edenlerdir.” (10/45)

“Allah’ın yanına yerleştirdikleri putlara gelince, onlar hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmıştır. Onlar ölüdürler, diri değildirler ve nasıl ya da ne zaman diriltilecekleri konusunda hiçbir fikirleri de yoktur.” (16/20,21)

“Mağara halkı (ashab-ı kehf) ve onlarla ilişkili rakamları sana başka ne için anlattığımızı sanıyorsun ki? Onlar bizim şaşılacak işaretlerimizdendir. Gençler mağaraya sığındıklarında şöyle dediler, ‘Rabbimiz! Bize rahmetini yağdır ve işlerimizi rehberliğinle nimetlendir.’ Sonra, önceden belirlenmiş bir sayıdaki yıl için mağarada onların kulaklarını mühürledik.” (18/9-11) “Onları dirilttiğimizde, birbirlerine ‘Ne zamandır buradaydınız?’ diye sordular. ‘Bir gün ya da günün bir parçası kadar buradaydık’ diye cevap verdiler. “Burada ne kadar kaldığımızı en iyi Rabbiniz bilir, şimdi içimizden birini bu parayla şehre gönderelim. Gidip bize en temiz yiyeceği getirsin ve bazı şeyler satın alsın. Göze batmamaya çalışsın ve dikkat çekmesin.” (18/19) “Onlar mağaralarında üç yüz yıl kalıp dokuz artırdılar.” (18/25)

“Saat’in (Kıyametin) gerçekleştiği gün, suçlular (bu dünyada) sadece bir saat geçirdiklerine yemin edeceklerdir. İşte bu kadar yanılıyorlardı.” (30/55).

Ölüm anında herkes kendi kaderini bilir; Cennet ya da Cehennem. İnkârcılar için ölüm korkunç bir olaydır; melekler onların ruhlarını koparıp çıkarırlarken yüzlerine ve arkalarına vururlar.

“Melekler onları vefat ettirdiğinde inkâr edenleri bir görebilseydin! Onların yüzlerine ve arka taraflarına vuracaklar: ‘Tadın Cehennem azabını. Bu, ellerinizin önden gönderdiklerinin bir sonucudur. ALLAH kullara asla haksızlık yapan değildir.’” (8/50,51)

“Melekler onları vefat ettirdiğinde onlar için nasıl olacak? Onların yüzlerine ve arka taraflarına vuracaklar. Bunun nedeni onların Allah’ı kızdıran şeye uymaları ve O’nu hoşnut eden şeylerden nefret etmeleriydi. Sonuç olarak, O onların işlerini boşa çıkardı.” (47/27,28)

“(İnkârcıların ruhlarını) şiddetle koparan (melekler) ve (imanlıların ruhlarını) neşe içinde nazikçe alanlar.” (79/1,2).

Kuran sürekli olarak iki ölümden bahseder; ilk ölüm, Allah’ın mutlak otoritesi konusunda bir duruş sergilemekte başarısız olduğumuz zaman gerçekleşti (Ek 7). Bu ilk ölüm biz bu dünyaya doğana dek sürdü. İkinci ölüm ise bu dünyadaki hayatımızı sonlandırır.

“Sizler ölüyken size hayat veren, sonra sizi öldüren, ardından sizi hayata döndüren, sonra eninde sonunda Kendisine döneceğiniz Allah’ı nasıl inkâr edebilirsiniz?” (2/28)

“Size hayat bahşeden, sonra da sizi vefat ettiren O’dur, ardından sizi hayata geri döndürür. Şüphesiz, insanoğlu nankördür.” (22/66)

“Onlar da diyecekler ki ‘Rabbimiz! Bizi iki kez ölüme koydun* ve bize iki hayat verdin; artık günahlarımızı itiraf ettik. Herhangi bir çıkış yolu var mı?’” (40/11)

Doğru olan imanlılar, tecrübe ettiğimiz ilk ölüm haricinde ölüm tatmazlarken (44/56), inkârcılar ise ayetlerde belirtildiği gibi iki ölümden geçerler.

 

Doğrular Gerçekte Ölmezler; Onlar Direkt Cennete Giderler

“İman edip doğruluğa çalışanlara, akan nehirleri olan bahçelere sahip olacaklarının müjdesini ver. Oradaki ürünlerden rızıklar sunulduğunda “Bu bize geçmişte verilendir” diyecekler. Kendilerine benzer rızıklar verilecek ve orada tertemiz eşlere sahip olacaklardır. Sonsuza dek orada kalacaklar.” (2/25)

            “Allah uğrunda öldürülenlerin ölü olduğunu sanmayın; onlar Rablerinin katında diri olup rızıklandırılmaktadırlar.” (3/169)

            “Allah uğrunda öldürülenlere “Onlar ölüdürler” DEMEYİN. Çünkü onlar diridirler fakat siz algılamazsınız.(2/154)

            Ey iman edenler! Sizi hayatta tutan şeye davet ettiğinde Allah’a ve elçiye yanıt verin.                                    (8/24)

“Allah uğrunda göç edip sonra öldürülenler veya ölenler var ya, Allah kesinlikle onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır.”  (22/58)

“Orada ilk ölümün ötesinde ölüm tatmazlar ve Allah onları Cehennem azabından korur.” (44/56)

            “Ona ‘Cennete gir’ denildi. O da dedi ki ‘Keşke (yeryüzündeki) halkım bilseydi Rabbimin beni bağışladığını ve beni onurlu kıldığını.’” (36/26-27)

 

DİRİLİŞ GÜNÜ

Boruya üflenir, bunun üzerine Allah tarafından korunanlar hariç göklerde ve yerde bulunan herkes baygın düşecektir. Sonra ona ikinci bir kez üflenecek, bunun üzerine onlar ayaklanacaklar. (39/68)

İnsanların ve cinlerin tüm nesilleri bu dünya üzerinde diriltileceklerdir; yaklaşık 150 milyar kişi. Fakat toprağa bağlı olmayacağız. Allah bize tırtıl örneğiyle öğretir; kozada (mezarda) bir pupaya dönüşür, daha sonra kozadan havalanan bir kelebek olarak çıkar. Benzer şekilde, biz burada yeryüzünde yaşıyoruz ve Diriliş Günü’nde mezardan çıktığımız zaman toprağa bağlı olmayacağız; tıpkı kelebek gibi.

“İşte o, insanların kelebek yığınları gibi ortaya çıkacakları gündür.” (101/4)

Allah meleklerle beraber bizim evrenimize gelirken yeryüzü O’nun ışığı ile parlayacaktır. Bizim evrenimiz Şeytan için geçici bir egemenlik alanı olduğundan Allah’ın fiziksel varlığına dayanamaz. Her Şeye Kadir Olan yaklaştıkça yıldızlar birbirine çarpacak ve yeryüzü ayaklarımızın altında paramparça olacaktır. Bu dehşetler imanlıları endişelendirmeyecektir.

 

İlgili Ayetler:

“Doğrusu yer parçalandığında, tamamen parçalandığında ve Rabbin sıra sıra dizilmiş meleklerle birlikte geldiğinde.” (89/22)

“O zaman yeryüzü Rabbinin ışığı ile parlayacak.” (39/69)

Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi kendisiyle konuştuğu zaman dedi ki “Rabbim! Sana bakmama ve Seni görmeme izin ver.” O da “Beni göremezsin. Şu dağa bak; eğer yerinde durursa o zaman Beni görebilirsin” dedi. Sonra Rabbi Kendisini dağa gösterdi ve onu paramparça etti. Musa baygın düştü. Kendine geldiğinde dedi ki “Sana yücelik olsun. Sana tövbe ediyorum ve ben imanlıların en emin olanıyım.” (7/143)

“Nitekim yıldızlar söndürüldüğünde. Gökyüzü açıldığında. Dağlar patlayıp dağıldığında. Elçiler toplandığında. İşte bu, kararlaştırılmış gündür. Karar Günü’dür. Ne Karar Günü ama!” (77/8-14)

“Güneş yuvarlandığında. Yıldızlar birbirleriyle çarpıştırıldığında. Dağlar silinip yok edildiğinde. Üreme durdurulduğunda. Yabani hayvanlar toplandığında. Okyanuslar ateşe verildiğinde. Ruhlar bedenlerine kavuşturulduğunda. Diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda: ‘Hangi suçtan ötürü öldürüldü?’ Kayıtlar bilinir hale getirildiğinde. Gök ortadan kaldırıldığında. Cehennem tutuşturulduğunda. Cennet sunulduğunda. Her ruh getirdiği her şeyi bilecektir.” (81/1-14)

 Kayıt ilan edilecek, peygamberler ve tanıklar getirilecektir. Herkes en ufak bir haksızlık olmadan adilce yargılanacaktır.

“Boruya bir kez üflendiğinde, yeryüzü ve dağlar alıp götürülecek ve parçalanacaktır; tamamen parçalanmış olacak. İşte bu, kaçınılmaz olayın gerçekleşeceği gündür. Gök yarılıp parçalara ayrılacaktır.” (69/13-16)

“Onlar onun hışırtısını da duymayacaklar. Sonsuza dek arzuladıkları her şeyi elde edebilecekleri bir yurttan keyif alacaklar. O en büyük korku onları endişelendirmeyecek ve melekler onları sevinçle karşılayacaklar: ‘Bu, size söz verilen gününüzdür.’” (21/102,103)

 

CENNET VE CEHENNEM

Cennet ve Cehennemin gerçekte nasıl olduğu kavrayışımızın çok ötesindedir. Bu nedenle alegoriye ihtiyaç vardır.

Kuran boyunca Cennet ve Cehennem tarifleri alegoriktir. Ve Kuran bu tariflerin bağımsız ifadeler olarak ortaya çıktığını, genel bir konu içinde yer almadığını bizlere söyler. 2/24-26, 13/35 ve 47/15’e bakınız. Bu ayetlerde “Mesel” (alegori) kelimesi kullanılmıştır. Dilbilimsel olarak, bu ayetlerdeki “Mesel” kelimesi kaldırılabilir ve hala muhteşem cümlelere sahibizdir. Fakat o kelime oradadır çünkü Cennet ve Cehennem tarifleri alegoriktir.

Birisi, örneğin çikolatayı hiç tatmamış bir kişiye çikolatanın tadını nasıl tanımlayabilir? Zorunlu olarak alegori kullanılacaktır. Kişi, çikolatanın tadının nasıl olduğunu bilmek için onu gerçekten tatmayı beklemek zorundadır.  Çikolatanın tadını tarif etmek için kullandığımız alegori her ne olursa olsun asla orijinaline yaklaşamaz.

Âdem ve Havva’dan beri Cennet hâlihazırda mevcuttur, ki masumiyet günleri süresince oraya yerleştirildiler.

“Dedik ki ‘Ey Âdem! Eşinle birlikte Cennette yaşa ve oradan canınızın istediği kadar bolca yiyin ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa günah işlemiş olursunuz.’” (2/35)

55’nci sure olan Rahman Suresinden de öğreniyoruz ki iki tane “Üst Cennet” – biri insanlar için, biri cinler için – ve iki tane “Alt Cennet” – biri insanlar için, biri cinler için – vardır.

 

ÜST CENNET

Yüce Allah’ın gelişi üzerine, tüm insanlar ve cinler büyüme ve gelişme derecelerine göre otomatik olarak sınıflandırılacaklardır. Yalnızca Allah’a tapınarak, Ahirete iman ederek ve doğru bir hayat sürerek ruhlarını beslemiş olanlar Allah’a yakın kalmak için yeterince güçlü olacaklardır; en yüksek kademelerde bulunacaklardır.

İlgili ayetler:

“Rablerinin haşmetine derin saygı duyanlar için iki bahçe (biri cinler için, biri de insanlar için).” (55/46)

“Rızıklarla dolu. (İkisinde de çeşit çeşit ağaçlar, nimetler)” (55/48)

“Onların (ikisinin de) içinde akmakta olan iki pınar vardır.” (55/50)

“Onlarda (ikisinde de) her meyveden iki çeşit vardır.” (55/52)

“Atlasla kaplanmış mobilyalara yaslanırlarken, (iki bahçede de) meyveler ulaşılabilirdir.” (55/54)

“Güzel eşlerine asla hiçbir insan veya cin tarafından dokunulmamıştır.” (55/56)

“Onlar yakut ve mercan gibidirler.” (55/58)

“İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?” (55/60)

 

Üst Cennetin Alegorik Tarifi

“Orada hiçbir şekilde aç yahut açıkta kalmaman garanti edilmiştir. Orada ne susuzluk çekeceksin ne de sıcaktan zarar göreceksin.” (20/118,119)

“Orada hiçbir saçmalık işitmeyecekler; sadece esenlik. Orada rızıklarını gece gündüz alırlar.” (19/62)

“Bir de elitlerin elitleri vardır. Bunlar (Allah’a) en yakın olacak kimselerdir. Saadet bahçelerinde. Birçoğu ilk nesillerden. Birazı da sonraki nesillerden. Lüks mobilyalar üzerinde. Her şeyden zevk alarak, onlar komşu olacaklardır. Onlara ölümsüz hizmetçiler hizmet edecektir. Bardaklar, sürahiler ve saf içeceklerle. Onlar asla bitmezler, usanmazlar da. Tercih ettikleri meyveler. Arzu ettikleri kuş etleri. Güzel eşler. Korunmuş inciler gibi. Çalışmalarına karşılık ödüller. Orada asla herhangi bir saçmalık yahut günah sözler işitmezler. Tek söz: ‘Esenlik olsun, esenlik olsun.’” (56/10-26)

“Erdemlilere (ebrar) gelince, onlar nektarla tatlandırılmış bardaklardan içeceklerdir. Allah’ın kulları için ayrılmış bir pınar; onların istediği gibi fışkıracaktır. Onlar sözlerini yerine getirirler ve son derece zor olan bir güne derin saygı gösterirler. En sevdikleri yiyecekleri yoksullara, yetimlere ve esirlere hibe ederler. ‘Biz sizi ALLAH uğrunda yediriyoruz; sizden ne bir karşılık bekliyoruz ne de teşekkür. Biz sefalet ve bela dolu bir günde Rabbimizden korkuyoruz.’ Sonuç olarak, ALLAH onları o günün fenalıklarından korur ve onları sevinç ve gönül ferahlığı ile ödüllendirir. Kararlı olmalarından ötürü onları Cennetle ve ipekle ödüllendirir. Orada lüks mobilyalarda rahat ederler. Ne Güneş’in ısısından ne de bir soğuktan etkilenirler. Orada üzerlerini gölge kaplar ve meyveler ulaşılabilir noktaya getirilir. Onlara gümüş kaplar ve şeffaf bardaklarda içecekler servis edilir. Gümüşten yapılmış olsa da şeffaf bardaklar; onlar haklı olarak tüm bunları hak ettiler. Lezzetli tatların oluşturduğu içeceklerin tadını çıkarırlar. “Selsebil” olarak bilinen oradaki bir kaynaktan.  Kendilerine ölümsüz hizmetçiler servis yapacaktır. Onları gördüğünde, saçılmış inciler gibi gözükürler. Nereye baksan saadet ve mükemmel bir hâkimiyet göreceksin. Üzerlerinde yeşil kadifeden elbiseler, atlas ve gümüş ziynetler olacaktır. Rableri onları saf içeceklerle rızıklandıracaktır. İşte bu sizi gözleyen ödüldür çünkü gayretleriniz takdir edilmiştir.” (76/5-22)

“Doğrular (muttakiler), bir mükâfatı hak ettiler. Bahçeler ve asmalar. Muhteşem eşler. Lezzetli içecekler. Onlar, onun içinde asla herhangi bir saçmalık veya yalan işitmeyecekler. Rabbinden bir armağan; cömert bir karşılık.” (78/31-36)

“Doğrular (muttakiler) güvenli bir makamda olacaklardır. Bahçelerin ve pınarların keyfini çıkararak. Kadife ve atlas kumaş giyerek; birbirlerine yakın şekilde. Onlara harika eşler bahşederiz. Orada her tür meyvenin tadını çıkarırlar, mükemmel bir esenlik içinde. Orada—ilk ölümün ötesinde*—ölüm tatmazlar ve O, onları Cehennem azabından korumuştur. İşte Rabbinden gelen nimet böyledir. İşte büyük zafer böyledir.” (44/51-55)

* Doğrular (muttakiler) gerçekte ölmezler. Ek 17’de detaylıca anlatıldığı gibi, doğrular gerçekte ölmezler; onlar direkt Âdem ile Havva’nın bir zamanlar yaşadığı aynı Cennete geçerler.

İman eden ve yalnızca Allah’a tapınma/ibadet etme yoluyla ruhlarını besleyenler Üst Cennet için mukadderdirler. Her elçinin çağdaş takipçileri, değişmez bir şekilde gelenekçilerden ve bozulmuş dine mensup olanlardan zulüm görürler. Böylece, kendileri için Üst Cennette ayrılmış özel bir yere sahiptirler.

Bu üst iki Cennetin adı Aden Cenneti’dir

“Söz konusu bu dünya olduğunda peygamberler ölü olmasına rağmen, biliyoruz ki gerçek kişiler olan ruhları şu an Âdem ve Havva’nın yaşadığı Aden Bahçesi’ndedir. Muhtelif ayetler, bedenlerinden sıyrılıp bu dünyayı terk eden imanlıların ölü olduğunu düşünmekten bizleri menediyor (2/154, 3/169, 4/69). Onlar dünyamıza geri gelemeseler de (23/100), Cennette ‘diri’dirler.”

“Aden cennetleri” ifadesi Kur’an’da 11 kez yer almaktadır: 9/72; 13/23; 16/31; 18/31; 19/61; 20/76; 35/33; 38/50; 40/8; 61/12; 98/8.

“İman eden erkek ve kadınlar birbirlerinin müttefikidirler. Onlar doğruluğu savunur ve kötülüğe engel olurlar, İletişim Dualarını (Namazı) yerine getirir, zorunlu bağışı (Zekâtı) verirler, Allah’a ve elçisine itaat ederler. Bunlara Allah’ın rahmeti yağdırılacaktır. ALLAH Kudretlidir, Bilgeler Bilgesidir.  ALLAH iman eden erkeklere ve iman eden kadınlara içinde ebedi kalacakları, akan nehirleri olan bahçelerin ve Aden bahçelerinde görkemli köşklerin sözünü verir. Ancak Allah’ın nimetleri ve onayı daha da büyüktür…” (9/71-72)

“Doğrulara gelince, onlara ‘Rabbinizden gelen bu vahiyler hakkında ne düşünüyorsunuz’ diye sorulduğunda, onlar ‘Hayırlı’ derler. Mutluluk ve Ahiret yurdu, doğru bir hayat sürenler için daha da hayırlıdır.  Doğrular için ne saadet dolu bir mesken. İçinden ırmaklar akan Aden bahçeleri onlara ayrılmıştır. Orada istedikleri her şeye sahiptirler. ALLAH doğruları böyle ödüllendirir.” (16/30-31)

“İman edip doğru bir hayat sürenlere gelince, biz doğruluğa çalışanları asla karşılıksız bırakmayız. Onlar, içinden ırmaklar akan Aden bahçelerini hak ettiler. Orada altın bileziklerle süslenecekler, yeşil ipek ve kadifeden giysiler giyecekler ve rahat mobilyalar üzerine yaslanacaklar. Ne harika bir ödül; ne harika bir mesken!” (18/30-31)

“Kendi başlarınayken bile O’na tapınanlar için En Lütufkâr Olan tarafından söz verildiği üzere Aden bahçeleri onları gözlüyor. Verdiği sözün kesinlikle yerine gelmesi gerekiyor. Orada hiçbir saçmalık işitmeyecekler; sadece esenlik. Orada rızıklarını gece gündüz alırlar. İşte Cennet böyledir; biz onu doğru kullarımızın arasında olanlara bahşederiz.” (19/61-63)

“O’na, doğru bir hayat sürmüş imanlılar olarak gelenlere gelince, onlar yüksek derecelere erişirler. Altından ırmaklar akan Aden bahçeleri sonsuza dek onların meskeni olacaktır. Kendilerini arındıranların ödülü işte böyledir.” (20/75,76)

“Biz kutsal yazıyı kuşaktan kuşağa aktardık ve kullarımız arasından seçtiklerimizin onu almasına izin verdik. Ardından, onlardan bazıları ruhlarına kötülük ettiler, kimileri sadece zamanın bir kısmında ona sarılmışken, diğerleri ise Allah’ın iradesine uygun olarak doğruluğa çalışmaya istekliydiler; işte en büyük zafer budur. Onlar, altın bilezikler ve incilerle süslenecekleri Aden bahçelerine girecekler ve oradaki giysileri de ipekten olacaktır. Şöyle diyecekler, ‘Tüm endişelerimizi ortadan kaldırdığı için Allah’a övgüler olsun. Rabbimiz Bağışlayandır, Takdir Edendir. Bizi, lütfundan sonsuz saadet meskenine kabul etti. Burada asla ne sıkılırız ne de yoruluruz.’” (35/32-35)

“Bu bir hatırlatmadır: doğrular mükemmel bir kaderi hak ettiler. Aden bahçeleri kapılarını onlar için açacak. Orada rahatlık içindedirler, kendilerine birçok çeşit meyve ve içecek verilecektir. Harika eşlere sahip olacaklardır. Bu, sizin Hesap Günü’nde hak ettiğiniz şeydir. Bizim rızıklarımız tükenmez.” (38/50-54)

Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere Aden Cennetlerine doğruların (muttaki erkek ve kadınların) gireceği vaat edilmektedir.

Peki Bu Muttakiler Kimlerdir?

Yukarıdaki ayetlerde de bazı özellikleri belirtilmiştir. Bunlar; iman edip doğru bir hayat sürmüş, kendi başlarınayken bile Allah’a ibadet etmiş (tapınmış), birbirlerinin müttefiki olmuş, doğruluğu savunmuş ve kötülüğe engel olmuş, iletişim dualarını (namazlarını) yerine getirmiş, zorunlu bağışı (zekâtı) vermiş, Allah’a ve elçisine itaat etmiş kimselerdir.

Ayrıca 26/63-68 ayetlerinde de belirtildiği gibi doğrular (muttakiler); En Lütufkâr Olan Allah’a tapan, yeryüzünde alçakgönüllü olarak yürüyen ve cahiller kendilerine laf attığında sadece barışı dillendiren, gecenin yalnızlığında Rableri üzerine derin derin düşünen ve secdeye kapanan, verdikleri zaman savurganlık veya cimrilik yapmayan; makul ölçüler içinde veren, Allah’ın yanında başka herhangi bir tanrıya asla yalvarmayan, adaletin olağan seyri hariç kimseyi de öldürmeyen ve zina da etmeyen kimselerdir.

 

Yüce Allah, Aden Cennetini hak etmenin yolunu şöyle tarif ediyor;

En İyi Alışveriş

“Ey iman edenler! Sizi acı veren azaptan kurtaracak bir ticareti size haber vereyim mi? Allah’a ve elçisine iman edin ve ALLAH uğrunda paranızla ve hayatlarınızla çaba sarf edin. Bu sizin için en iyi alışveriştir, bir bilseydiniz. Bunun karşılığında O da sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi akan nehirleri olan bahçelere, Aden bahçelerindeki güzel köşklere kabul eder. İşte bu en büyük zaferdir. İlaveten, gerçekten sevdiğiniz bir şey daha elde edersiniz: Allah’tan destek ve garantilenmiş galibiyet. İmanlılara müjde ver. Ey iman edenler! Allah’ın destekçileri olun, tıpkı Meryemoğlu İsa’nın havarileri gibi. O onlara ‘Allah’a doğru benim destekçilerim kimlerdir’ dediğinde, ‘Allah’ın destekçileri biziz’ dediler. Böylelikle, İsrailoğullarından bir grup iman etti ve başka bir grup da inkâr etti.  Onlar kazanıncaya dek, düşmanlarına karşı iman etmiş olanlara yardım ettik.” (61/10-14)

Yüce Allah, Aden Cennetine girecek olan imanlıları şöyle tarif ediyor;

“Onlardan tek istenen, dini mutlak şekilde yalnızca O’na adayarak Allah’a tapmaları, iletişim dualarını (namazı) yerine getirmeleri ve zorunlu bağışı (zekâtı) vermeleri idi. Mükemmel din işte böyledir. Kutsal yazı halkından inkâr etmiş olanlar ve puta tapanlar, Cehennem ateşini sonsuza dek üzerlerine çektiler. Onlar yaratılmışların en kötüleridir. İman edip doğru bir hayat sürmüş olanlar ise yaratılmışların en iyileridir. Onların Rableri katındaki ödülleri, içinde ebedi kalacakları, akan nehirleri olan Aden bahçeleridir. Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da O’ndan hoşnuttur. Rablerine derin saygı duyanların ödülü işte böyledir.” (98/5-8)

Rabbinin sana olan vahiylerinin gerçek olduğunu fark eden, kör olanla bir midir? Sadece akıl sahipleri dikkate alacaktır. Onlar Allah’a verdikleri sözü yerine getirenlerdir ve antlaşmayı ihlal etmeyenlerdir. Onlar Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirirler, Rablerine derin saygı duyarlar ve kötü hesaptan korkarlar. Onlar Rablerini aramakta kararlılıkla sebat ederler, İletişim Dualarını (Namazı) yerine getirirler, kendilerine sağladığımız rızıklardan gizlice veya açık bir şekilde harcarlar ve kötülüğe iyilikle karşılık verirler. Onlar en iyi meskeni hak ettiler. Onlar, atalarının, eşlerinin ve evlatlarının arasından doğru olanlarla birlikte Aden bahçelerine girerler. Melekler onlara her kapıdan gireceklerdir. “Esenlik üzerinize olsun çünkü siz kararlı bir şekilde sebat ettiniz. Ne sevindirici bir kader.” (13/19-24)

Melekler, İmanlılar İçin Dua Ederler

“Tahta hizmet edenler ve etrafındakilerin tümü, Rablerini yüceltir ve O’na övgüler sunarlar ve O’na iman ederler. Ve onlar iman edenler için bağışlanma dilerler: ‘Rabbimiz! Senin merhametin ve bilgin her şeyi kuşatır. Tövbe edenleri ve Senin yolunu takip edenleri bağışla ve onları Cehennem azabından koru. Rabbimiz! Onlar için ve ataları, eşleri ve evlatları arasından doğru olanlar için söz verdiğin Aden bahçelerine onları kabul et. Sen Kudretlisin, Bilgeler Bilgesisin ve onları günaha düşmekten koru. Günaha düşmekten koruduğun kişi, o gün Senden bir rahmete erişmiştir. En büyük zafer işte budur.’” (40/7-9)

Yüce Allah, İmanlıların Cennet’teki durumunu şöyle tasvir ediyor;

“Doğrulara gelince, onlar bahçelerin ve pınarların tadını çıkaracaklardır. ‘Oraya girin, huzur ve güven içinde.’ Onların kalplerinden bütün kıskançlığı kaldırırız. Tıpkı bir aile gibi, onlar yan yana sedirlerde olacaklar. Orada hiçbir yorgunluk onlara ilişmez; oradan asla çıkarılmayacaklar. Kullarıma şunu bildir, Ben Bağışlayıcıyım, En Merhametli Olanım.” (15/45-49)

 

ALT CENNET

Ruhlarını daha az derecede geliştirenler ve aynı zamanda kırk yaşından önce ölenler Alt Cennete doğru ineceklerdir. Büyüme ve gelişme derecelerinin izin verdiği ölçüde Allah’a yakın olabilecekleri konuma gideceklerdir.

İlgili ayetler:

“Onların altında da iki bahçe vardır (biri cinler için, biri de insanlar için).” (55/62)

“Yan yanadırlar.” (55/64)

“İçlerinde pompalanan kaynaklar.” (55/66)

“Onlarda meyveler, hurmalar ve nar vardır.” (55/68)

“Onlarda güzel eşler vardır.” (55/70)

“Çadırlara kapanmış.” (55/72)

“Asla ne bir insan dokunmuştur onlara ne de bir cin.” (55/74)

“Güzel bir manzara içinde, yeşil halılar üzerinde rahattırlar.” (55/76)

 

Alt Cennetin Alegorik Tarifi

“Sağ taraftakiler sağ tarafta olacaklar. Gür meyve bahçelerinde. Güzel kokulu meyveler. Uzamış gölge. Bol su. Birçok meyve. Asla bitmeyen; asla yasaklanmayan. Lüks mobilyalar. Onlar için eşler yaratırız. Daha önce hiç dokunulmamış. Mükemmel şekilde eşleştirilmiş. Sağ tarafta olanlar için. Birçoğu ilk nesillerden. Birçoğu da sonraki nesillerden.” (56/27-40)

 

ALT CENNETE KARŞI ÜST CENNET

Üst Cennet ile Alt Cennet arasında derin farklılıklar vardır. Alegorik olarak, Üst Cennetteki su serbestçe akarken (55/50), Alt Cennetteki su dışarıya pompalanmaya ihtiyaç duyar (55/66).

Alegorik olarak, Üst Cennette her türlü meyve bulunurken (55/52), Alt Cennetteki meyve çeşitliliği kısıtlıdır (55/68).

Alegorik olarak, Üst Cennette tertemiz eşler kendi eşlerine kolayca katılırken (55/56), Alt Cennetin sakinleri eşlerini gidip almak zorundadırlar (55/72).

Yine de, Alt Cennet bile paçayı Cehennemden kurtarıp sonunda Alt Cennete girmek konusunda yeterince şanslı olanlar için inanılmaz derecede harika bir ödüldür (3/185)

Alt Cennete gitmek büyük bir zaferdir. 40. yaş günlerine erişmeden önce bu hayattan gidenler ve yeteri kadar ruhlarını geliştirmemiş olanlar Alt Cennete gideceklerdir (46/15). Üst Cennet ise iman edip doğru bir hayat sürenler ve ruhlarını yeteri kadar geliştirenler için ayrılmıştır.

 

 

        Her kim Cehennemden güç bela kurtulmayı başarır ve Cennete kabul edilirse, büyük bir zafer elde etmiştir.        [3/185]

 

KRİTİK YAŞ 40

Sorumluluk yaşı kaçtır? Eğer bir çocuk, Allah hakkında bir şey duymadan dahi 12 yaşında ölürse, bu çocuk Cennete mi gider yoksa Cehenneme mi? Ya çocuk 15 yaşındaysa veya 21 yahut 25? İnsanoğlu hangi yaşta inançlarından sorumlu tutulur? Bu soru uzun bir süre tüm dinlerin araştırmacılarının kafasını karıştırdı.

Kuran, sorumluluk yaşını 40 olarak belirlemektedir; bu yaştan önce ölen herkes Cennete gider (46/15). Eğer kişi Allah’a iman etmiş ve ruhu besleyip geliştirerek imandan faydalanmışsa (bkz. Ek 15) o, Üst Cennete gider. Aksi takdirde kişi Alt Cennete gider.

Sizin bu bilgi parçasına ilk tepkiniz itiraz etmek olacaktır: “Ya bu kişi gerçekten kötü, şerir ve bir ateistse, eğer 40 yaşından önce ölmüşse Cennete mi gidecek?” Bunun nedeni sizin çok acımasız olmanızdır, oysa Allah En Merhametli Olandır. Bizim eğilimimiz “hepsini Cehenneme koymak” yönündedir.

Bu İlahi merhamete şiddetle itiraz eden insanlar bir sorumluluk yaş limiti öneremezler. “Ya kişi gerçekten kötüyse?” gibi sorular sorarlar. Cevap şöyledir, “Allah bu kişinin kötü olduğunu biliyor mu?” “Evet.” “Allah bu kişinin Cennete gitmeyi hak etmediğini biliyor mu?” “Evet.” “O halde bu kişi 40 yaşından önce ölmeyecektir.” İşte bu kadar basit! Bu dünyada yaşamlarımıza son veren yalnız Allah’tır. Kimin Cennete gitmeyi hak ettiğini, kimin Cehenneme gitmeyi hak ettiğini tam olarak O bilir.

1989’un başlarında, Theodore Robert Bundy adındaki bir adam, bir dizi kadını öldürmekten idama çarptırıldı. Tüm ulus, onun tarihin en iğrenç suçlularından biri olduğu konusunda hemfikirdi. Öyle ki onun idam cezasının infazı, idam cezası karşıtlarının protesto etmediği ender durumlardan biriydi. Tam tersine, birçok insan onun infazını bilfiil kutladı. Çok sayıda gazeteci, başyazı ve politikacı, Ted Bundy’nin infazı için adaletin on bir yıl alması gerçeğinden yakınıyordu. Bundy’nin mahkûmiyetinden sonra en fazla altı yıl içinde idam edilmesi gerektiğini ifade ediyorlardı. Kuran’a göre bu, herhangi bir kişinin Bundy’ye yapabileceği en büyük iyilik olurdu. İdam edildiğinde 42 yaşındaydı. Beş yıl önce, 37 yaşındayken idam edilmiş olsaydı doğrudan Cennete gitmiş olacaktı ve o bunu hak etmiyordu.

Şimdi anlaşılıyor ki Bundy, 40 yaşından önce ölen birinin Cennete gideceğini doğrulamak için Allah’ın bize verdiği işaretlerden biriydi. Bundy’nin adı, Theodore Robert Bundy 19 harften oluşuyor ve idamından bir gün önce 19 kadını öldürdüğünü itiraf etti. Allah’tan, başka birçok işaret vardı.         Bu önemli bilgi parçasını iletmek bana Allah’ın Antlaşma Elçisi olarak verilen sorumluluklardan biridir. Bu benim şahsi fikrim değildir.

Martin Luther King ve Malcolm X’in 40. yaş günlerinden sadece birkaç ay önce öldürülmeleri dikkat çekicidir.

ARAF

Kendilerini Cehennemden korumaya yetecek ancak Alt Cennete girmeye yetmeyecek kadar ruhlarını besleyen insanlar olacaktır. Onlar ne Cehennemdedirler ne de Cennettedirler. Kendilerini Alt Cennete kabul etmesi için Allah’a yalvaracaklardır (7/46-50). Allah onlara acıyacak ve Araf’ı Alt Cennete katacaktır.

İlgili ayetler:

“Onları bir engel ayırır, buna karşın Araf’ı, her bir tarafı görünüşlerinden tanıyan insanlar doldurur. Cennetin sakinlerine şöyle seslenecekler: ‘Esenlik üzerinize olsun.’ Onlar kuruntuları yüzünden (Cennete) giremediler. Gözlerini Cehennemin sakinlerine doğru çevirdiklerinde şöyle diyecekler, ‘Rabbimiz! Bizi bu kötü insanlarla birlikte bulundurma.’ Araf’ın sakinleri, görünüşlerinden tanıdıkları insanlara çağrıda bulunarak diyecekler ki ‘Ne sayıca çokluğunuz ne de kibriniz size hiçbir şekilde fayda sağlamadı. ‘ALLAH asla onlara rahmet ile dokunmayacak diye yemin ettiğiniz insanlar bunlar mı?’ (Araf’taki insanlara sonra şöyle söylenecek,) ‘Cennete girin; sizin korkacağınız hiçbir şey yoktur, üzülmeyeceksiniz de.’” (7/46-49)

CEHENNEM

“Cennet doğrulara sunulacaktır. Cehennem ise doğru yoldan sapanlar için kurulacaktır.” (26/90,91)

“Kötü işler getirenlere gelince, Cehenneme mecbur edileceklerdir. Yapmış olduklarınızın karşılığını almıyor musunuz?” (27/90)

Bu Dünya, Allah’tan fiziksel uzaklığı nedeniyle sefaletle doludur çünkü yedinci evrendedir (7/143). Ahirette, bizim yedinci evrenimizden daha da uzak olacak olan sekizinci evren yaratılacaktır; “Cehennem” olarak adlandırılacaktır.

Cehennem henüz yaratılmamıştır. Yargı Günü’nde yaratılacaktır.

Zayıflıkları yüzünden Allah’tan bucak bucak kaçanları barındırmak için yeni bir sekizinci evren yaratılacak; onlar ruhlarını beslemek ve geliştirmek konusunda başarısız oldular. Allah Cehenneme tek bir varlık koymaz; onlar ona kendi iradeleriyle giderler.

“Boruya bir kez üflendiğinde, yeryüzü ve dağlar alıp götürülecek ve parçalanacaktır; tamamen parçalanmış olacak. İşte bu, kaçınılmaz olayın gerçekleşeceği gündür. Gök yarılıp parçalara ayrılacaktır. Dört bir yanda melekler olacak ve Rabbinin egemenliği o zaman sekiz (evreni) kapsayacaktır. O gün ifşa olacaksınız, hiçbir şeyiniz gizlenemez.” (69/13-18)

“Doğrusu yer parçalandığında, tamamen parçalandığında ve Rabbin sıra sıra dizilmiş meleklerle birlikte geldiğinde. O gün, Cehennem meydana getirilecektir. O gün insanoğlu hatırlayacaktır—ne hatırlama ama—çok geç olacak. Diyecek ki ‘Ah, keşke (ebedi) hayatım için hazırlansaydım.’ O gün hiçbir azap O’nun azabından daha kötü olamazdı ve hiçbir hapsetme O’nun hapsetmesi kadar etkili değildir.” (89/21-26).

Cehennem onların (inkarcıların) hepsini gözleyecek. Cehennemin yedi kapısı olacak ve her bir kapı onlardan) belirli bir pay alacak.

“Ve Cehennem onların hepsini gözlüyor. “Onun yedi kapısı olacaktır. Her bir kapı onlardan belirli bir pay alacaktır.” (15/43,44)

Ölüm anında herkes kendi kaderini bilir; Cennet ya da Cehennem. İnkârcılar için ölüm korkunç bir olaydır; melekler onların ruhlarını koparıp çıkarırlarken yüzlerine ve arkalarına vururlar.

İNKÂRCILAR

İnkârcılara gelince, onlar ölüm anında Cehennem için mukadder olduklarını bilirler. Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vururlar, ruhlarını çıkarmalarını emrederler, sonra da “ruhlarını koparırlar”. Kuran bizlere inkârcıların 2 ölümden geçeceğini öğretir. Onlar ölüme konulacaklardır; yani Yargı Günü’ne kadar süren sürekli bir kâbus içinde, gece gündüz Cehennemi gördükleri bir hiçlik haline. Cehennem henüz var olmamıştır (40/46, 89/23).

İlgili Ayetler:

“Melekler onları vefat ettirdiğinde inkâr edenleri bir görebilseydin! Onların yüzlerine ve arka taraflarına vuracaklar: ‘Tadın Cehennem azabını. Bu, ellerinizin önden gönderdiklerinin bir sonucudur. ALLAH kullara asla haksızlık yapan değildir.’” (8/50,51)

“Melekler onları vefat ettirdiğinde onlar için nasıl olacak? Onların yüzlerine ve arka taraflarına vuracaklar. Bunun nedeni onların Allah’ı kızdıran şeye uymaları ve O’nu hoşnut eden şeylerden nefret etmeleriydi. Sonuç olarak, O onların işlerini boşa çıkardı.” (47/27,28)

“(İnkârcıların ruhlarını) şiddetle koparan (melekler) ve (imanlıların ruhlarını) neşe içinde nazikçe alanlar.” (79/1,2).

“Yalanlar uydurup onları Allah’a atfedenden veya kendisine öyle bir esin verilmemişken ‘Ben ilahi vahiy aldım’ diyenden veya ‘Ben Allah’ın vahiylerinin aynısını yazabilirim’ diyenden daha fena kimdir? Keşke o haddi aşanları ölüm anında görebilseydin! Melekler şöyle söyleyerek ellerini onlara uzatırlar: ‘Bırakın ruhlarınızı. ALLAH hakkında gerçek olmayan şeyler söylediğiniz ve O’nun vahiylerini kabul etmeyecek kadar kibirli olduğunuz için bugün utanç verici bir azaba uğradınız.’” (6/93)

“Sizler ölüyken size hayat veren, sonra sizi öldüren, ardından sizi hayata döndüren, sonra eninde sonunda Kendisine döneceğiniz Allah’ı nasıl inkâr edebilirsiniz?” (2/28)

“Onlar da diyecekler ki ‘Rabbimiz! Bizi iki kez ölüme koydun* ve bize iki hayat verdin; artık günahlarımızı itiraf ettik. Herhangi bir çıkış yolu var mı?’” (40/11)

(Kabirdeyken, sürekli bir kâbus gibi) Cehennem onlara gece gündüz gösterilecek ve Diriliş Günü’nde: “Firavun’un halkını en kötü azabın içine alın.” (40/46)

“Doğrusu yer parçalandığında, tamamen parçalandığında ve Rabbin sıra sıra dizilmiş meleklerle birlikte geldiğinde. O gün, Cehennem meydana getirilecektir. O gün insanoğlu hatırlayacaktır—ne hatırlama ama—çok geç olacak. Diyecek ki ‘Ah, keşke (ebedi) hayatım için hazırlansaydım.’ O gün hiçbir azap O’nun azabından daha kötü olamazdı ve hiçbir hapsetme O’nun hapsetmesi kadar etkili değildir.” (89/21-26).

İnsanların çoğunluğu Allah’ın, onları günahtan kurtarma davetlerini göz ardı etmeyi seçerek Cehenneme gitmekte “ısrar ediyorlar.” Allah tek bir insanı bile Cehenneme koymayacaktır. Putperestliklerini kınayıp, YALNIZCA Allah’a adanarak kendilerini günahtan kurtarmayı başaramayanlar ve Yaratıcımız tarafından emredilen pratiklerle ruhlarını geliştiremeyenler, kendi iradeleriyle Cehenneme koşacaklardır. Allah’ın enerjisinin fiziksel varlığına dayanamayacak kadar zayıf olacaklardır.

“İrade etmiş olsaydık, her bir ruha hidayetini verirdik fakat Cehennemi topluca cinler ve insanlarla dolduracak olmam zaten önceden karar verilmiştir.” (32/13)

 

Cehennemin Alegorik Tarifi

Cehenneme gitmek için diretmiş olan insanlar kaçınılmaz olarak şöyle şikâyet edecekler: ‘Biz bunun ne kadar kötü bir şey olduğunu bilmiş olsaydık farklı davranırdık.’ Cehennem dehşetlerinin sembolik olsa da en açık ve net terimlerle kendilerine belirtildiği söylenecektir.

“Biz insanı, kendisini test etmek için iki ebeveynden, sıvı bir karışımdan yarattık. Böylece onu işiten ve gören yaptık. Ona iki yol gösterdik, ardından o ya minnettardır ya da nankör. İnkârcılar için zincirler, prangalar ve alevli bir Cehennem hazırladık.” (76/2-4)

“… yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem Ateşinden sakının; o, inkârcıları gözlüyor.” (2/24) (Benzer mesaj: 21/98)

“Yazıklar olsun her dedikoducuya, iftiracıya. Parayı istifler ve onu sayar durur. Sanki parası onu ölümsüz yapacakmış gibi. Asla! O, Harap Edici’nin (Hümezenin) içine atılacaktır. Harap Edici’nin ne olduğunu bilir misin? Allah’ın alevlenmiş Cehennem Ateşidir. Onların içini dışını yakar. Onlar orada hapsedileceklerdir.”  (104/1-8)

“Doğrusu onlar Saat’i (Diriliş Günü’nü) inkâr ettiler ve biz Saat’i inkâr edenler için alevli bir Cehennem hazırladık. O onları uzaktan gördüğünde, onlar onun öfkesini ve uğultusunu işiteceklerdir. Tümü zincirlenmiş bir şekilde, dar bir yerden onun içine atıldıklarında pişmanlıklarını beyan edecekler. O gün sadece tek bir pişmanlık beyan etmeyeceksiniz; çok sayıda pişmanlık yüzünden acı çekeceksiniz.” (25/11-14)

“Bunaltıcı’dan (Ğaşiyeden) haberdar mısın? O gün yüzler utanç içinde olacaktır. Uğraşmış ve bitkin düşmüş. Alevli bir Cehennem Ateşinde acı çekmiş. Kızgın bir kaynaktan içmiştir. Onların yararsız çeşitler dışında yiyecekleri olmayacaktır. Asla beslemez, açlığı da tatmin etmez.” (88/1-7)

“Cehennem kaçınılmazdır. Haddi aşanlar için; onların meskeni o olacaktır. İçinde çağlar boyu kalacaklardır. Onun içinde asla ne serinlik tadarlar ne de bir içecek. Sadece bir cehennem ve acı yiyecek. Adil bir karşılık. Hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlardı ve işaretlerimizi tamamen reddettiler.” (78/21-28)

“İnkâr etmiş olanlar elçilerine dediler ki “Bizim dinimize dönmediğiniz takdirde sizi yurdumuzdan kovacağız.” Rableri onlara şöyle esinledi: “Biz haddi aşanları mutlaka yok edeceğiz ve onlardan sonra, onların toprağında sizi oturtacağız. Bu, Benim haşmetime ve Benim vaadime derin saygı duyanların (ödülüdür).” Onlar bir meydan okuma yayımladılar ve sonuç olarak her inatçı zorba kötü sonu boyladı. Cehennem onu gözlüyor, ki orada tiksindirici bir sudan içecek. Ona katlanamadığı halde onu yutuverecek, ölüm ona her yönden gelmesine rağmen o asla ölmeyecektir. Onu bekleyen korkunç bir azaptır.” (14/16,17)

“Allah’ın düşmanlarının horlanarak cehennem ateşine çağırılacakları gün gelecek. Oraya vardıklarında, kendi işitmeleri, gözleri ve derileri yapmış oldukları her şeye tanıklık edecektir.” (41/19,20)

“İşte Rableri hakkında tartışan iki taraf. İnkâr edenlere gelince, kendileri için özel olarak dikilmiş ateşten kıyafetleri olacak. Başları üstünden cehennem sıvısı dökülecek. Bu, derilerinin yanı sıra içlerini de eritecek. Demir kaplara hapsedilecekler. Ne vakit böyle bir perişanlıktan kurtulmaya çalışsalar, oraya zorla geri çevrilirler: ‘Tadın yanmanın azabını.’” (22/19-22)

“Allah’ın rehberlik ettiği kişi gerçekten hidayete ermiş kişidir ve O kimi saptırırsa sen onun için asla herhangi bir sahip ve efendi bulamazsın. Biz Diriliş Günü’nde onları yaka paça toplayacağız; kör, dilsiz ve sağır bir halde. Onların varış yerleri Cehennemdir; o ne zaman soğusa, biz onların ateşini artıracağız.” (17/97)

“Rablerini inkâr etmiş olanlar için Cehennem azabı. Ne sefil bir kader. Oraya atıldıklarında, kaynayıp tüterken onun hiddetini işitirler. Neredeyse öfkesinden patlar. İçine her ne zaman bir grup atılsa, onun gardiyanları onlara ‘Siz bir uyarıcı almadınız mı?’ diye sorar. Şöyle cevap verirler, “Evet kesinlikle; bize bir uyarıcı geldi fakat biz inkâr ettik ve dedik ki ‘ALLAH hiçbir şey vahyetmedi. Siz tamamen sapıtmışsınız.’ Ayrıca şöyle derler, ‘Eğer dinleseydik yahut anlasaydık Cehennem sakinleri arasında olmazdık!’” (67/6-10)

“O gün vay haline inkârcıların, ki onlar umursamaz bir halde bocalayıp duruyorlar. Onlar horlanarak Cehennemin içine sürülecekler. İşte, inkâr edip durduğunuz Ateş budur. Bu, sihir midir yoksa siz mi görmüyorsunuz? Yanmanın ızdırabını çekin. İster sabırlı ister sabırsız olun, sizin için aynı olacaktır. Bu, sadece yaptığınız şeylerin karşılığıdır.” (52/11-16)

“Kaydı sol eline verilen kişiye gelince o da şöyle diyecek, “Ah, keşke kaydımı hiç almasaydım. “Keşke hesabımı hiç bilmeseydim. “Keşke ölümüm hiç bitmeseydi. “Param bana yardım edemez. “Bütün gücüm gitmiş.” Tutun onu ve bağlayın. Cehennemde yakın. Onu, yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire vurun. Çünkü O, En Büyük olan Allah’a iman etmedi. Yoksulu doyurmayı da savunmadı. Sonuç olarak, onun burada hiçbir dostu yok. Hiçbir yiyeceği de, o acı karışım hariç. Günahkârların yiyeceği olan.” (69/25-37)

“Tartıları hafif basanlar ise ruhlarını zayi etmiş olanlardır; onlar Cehennemde sonsuza dek kalırlar. Yüzlerini ateş saracaktır ve orada perişan bir şekilde kalırlar.” (23/103,104)

“Kim Rabbine suçlu olarak gelirse Cehennemi üzerine çeker, orada asla ne ölür ne de hayatta kalır.” (20/74)

“Cehenneme yaka paça toplananlar en kötü konumdadırlar; onlar doğru yoldan en uzakta olanlardır.” (25/34)

“…Derileri ne zaman yansa biz onlara yeni deriler vereceğiz. Böylece sürekli acı çekecekler.” (4/56)

“… Oradan hiçbir kaçış yolları olmayacaktır.” (18/53)

“Sola ait olanlar solda olacaklar. Sefalet içinde ve cehennemde. Gölgeleri bile sıcaktır. Hiç serin değildir, asla tahammül edilemez. Onlar daha önce varlıklıydılar. Büyük küfürde ısrar ettiler. Dediler ki ‘Biz öldükten, toz ve kemiklere dönüştükten sonra diriltileceğiz öyle mi? Atalarımız da dâhil mi?’ De ki, ‘Önceki nesiller de sonraki nesiller de.  Önceden belirlenmiş bir gündeki buluşma için toplanacaklardır. Sonra siz, ey inkârcı sapanlar! Zakkum ağaçlarından yiyeceksiniz. Karınlarınızı onunla dolduracaksınız. Sonra onun üzerine cehennemî içeceklerden içeceksiniz. Sonra da kumdan içecekler ilave edeceksiniz.’ Cehennem onların yanacakları yerdir; ne berbat bir mesken! Orada tadacakları şey cehennem içecekleri ve acı yiyecektir. Ve aynı türden çok daha fazlası.”  (56/41-58)

“… Zakkum ağacı mı? Biz onu haddi aşanlar için bir ceza kıldık. O, Cehennemin bağrında yetişen bir ağaçtır. Onun çiçekleri şeytanların başları gibidir. Karınları dolana kadar ondan yiyecekler. Sonra onun üstüne cehennemî bir içecek ekleyecekler. Ardından Cehenneme geri dönecekler.” (37/62-68)

“Elbette, zakkum ağacı günahkâr olana yiyecek sağlayacak. Alkali çözelti gibi midelerde kaynayacak. Cehennem içeceklerinin kaynaması gibi. Tutun onu ve Cehennemin ortasına atın. Sonra başının üstüne Cehennemin azabını boşaltın. ‘Bunu tat; sen çok güçlü, çok şerefliydin ya.’ Bu, şüphe edip durduğunuz şeydir.” (44/43-50)

“Cehennem ateşinde olanlar, Cehennemin bekçilerine diyecekler ki ‘Rabbinize çağrıda bulunun da bizim için bu azabı hiç değilse bir gün olsun hafifletsin.’ Onlar da diyecekler ki ‘Size açık mesajlar ileten elçileriniz gelmedi mi?’ Onlar ‘Evet’ diyecekler. Onlar da, ‘O halde (dilediğiniz kadar) yalvarın; inkârcıların yalvarışı daima boşunadır.’” (40/49,50)

“Doğrular için söz verilen Cennetin alegorisi şudur: kirletilmemiş temiz sudan ırmakları, taptaze sütten ırmakları, şaraptan ırmakları -içenler için lezzetli- ve süzme baldan ırmakları vardır. Orada her türlü meyveye ve Rablerinden bağışlanmaya sahiptirler. (Onlar mı daha iyidir) yoksa cehennem ateşinde sonsuza dek kalan ve bağırsaklarını parçalayan cehennem suyunu içenler mi?” (47/15)

“Bu, Cehenneme “Yetti mi?” diye soracağımız gündür. O da diyecek ki “Bana daha fazlasını verin.” (50/30)

 

Herkes Cehennemi Görür

Yüce Allah’ın, evrenimize fiziksel olarak gelişine kadar diriltilmiş olacağız. Allah’ın yokluğu Cehennem demek olduğu için, bu da Cehennemin geçici bir tattırılması olacaktır. Allah geldiği zaman (89/22) doğrular kurtarılacaktır.

“Her birinizin onu görmesi gerekiyor; bu, Rabbinin değiştirilemez bir kararıdır. Sonra, doğruları kurtaracağız ve haddi aşanları ise orada aşağılanmış bir şekilde bırakacağız.” (19/71,72)

 

Cehennem Azabına Neden Olan Fiiller

Kur’an’da yer almakla birlikte büyük günahların neler olduğu hakkında fazla bilgi verilmez (4/31; 18/49; 42/37; 53/32).

Ancak, Kur’an’da yer alan; Allah’ı İnkar etmek (inkar etmek) (2/6-7, 104; 35/7; 42/26; 57/19-20; 58/4; 64/5), Allah’a ortak koşmak (putlara tapmak) (4/48; 13/34; 14/22), Elçisini, liderini/önderini, canlı-cansız varlıkları putlaştırmak (2/165-167; 3/15,116,131; 6/22-31; 9/3,17; 10/28-30; 14/30;15/72,73; 16/86,87), ahireti ve hesap gününü inkar etmek (29/23), Allah’ın ayetlerini inkar etmek, onları yalanlamak (2/90; 3/94; 6/21, 157; 7/37; 10/17; 29/23, 68; 39/32; 45/11; 57/19-20), Allah’a  verdikleri söze sadık kalmamak (13/25; 6/152), Allah’ın ayetlerini alay konusu etmek (45/9; 6/68; 4/140), Allah’ın ayetlerini gizlemek, ayetlerin anlamını tahrif etmek, onları geçersiz kılmaya çalışmak (2/159, 174; 5/41, 34/5), Kur’an’daki hükümler ile hükmetmemek (5/44-47), dini oyun ve eğlence edinmek (5/70; 31/6); Allah adına yalan uydurmak veya O’na bir şeyler yakıştırmak (3/94; 6/21, 93; 7/37, 144; 10/17; 11/18; 16/62-63, 116-117; 18/15; 29/68; 39/32; 42/16,21; 61/7), Allah’ın verdiği rızkı, Allah’a iftira ederek haram kılmak (6/140), iman ettikten sonra dinden çıkmak (mürted olmak) (16/106), Allah’a ve elçisine karşı savaşmak (5/33; 58/5), Allah’ın elçisine eziyet etmek (9/61), mescitlerinde Allah’ın adının anılmasına engel olmak ve mescitlerin harap olması için çalışmak (2/114), haksız yere insan öldürmek (5/32), yeryüzünde fesat (bozgunculuk) çıkarmak (5/33; 34/10); küfürde yarışmak (3/76; 5/41) iki yüzlülük (münafıklık, nifak) yapmak (2/8-10, 204-206; 4/145; 8/49-5; 9/67,68; 19/42-53, 64-68, 73, 80-87, 94-98, 101, 107-110 59/11-15), Allah’ın yolundan sapmak, başkalarını saptırmak (31/6; 38/26; 58/16), insanları Allah’ın yolundan alıkoymak için servet harcamak veya çaba sarfetmek (8/36,47; 3/99; 16/88; 7/86), içki içmek (2/219; 5/90) kumar oynamak (2/219; 5/90), fal bakmak, falcılık yapmak (5/3, 90), sihir (büyü) yapmak (2/102; 10/77; 20/73; 113/4), tefecilik (riba) yapmak  (2/275; 3/130; 4/161; 30/39), fuhuş yapmak (16/90), fuhşiyatın (aşırılığın, hayasızlığın, kötülüğün) yayılmasını arzulamak (24/19), yetim malı yemek (4/2,6,10), insanlara zulmetmek ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık etmek (42/42; 85/10), Allah’ın koyduğu sınırlara uymamak (haddi aşmak) (5/94), haksız yollarla insanların mallarını yemek (4/161), adil olmamak (adalette haddi aşmak) (2/178; 5/78), Allah hakkında bilmediği şeyi söylemek (7/33; 4/50), malların, paranın ve insanların serbest dolaşımına engel olacak her türlü terör ve düzen bozucu faaliyet (zorbalık) yapmak (7/85; 11/85; 26/183), namuslu kadınlara zina iftirası atmak (24/11, 23; 85/10), namuslu erkeklere iftira etmek (85/10), münkerden (vahye ve toplumsal değer yargılarına uygun olmayan; yanlış, kötü, zararlı olandan) nehyetmemek (men etmemek, engellememek) (5/79; 9/67), savaş meydanından kaçmak (13/16-19; 8/16; 33/16) gibi fiilleri işleyenlerin ahirette azaba uğratılacağı belirtilmektedir.

Yine de Yüce Allah, bir lütuf olarak kullarına günahlardan tevbe etmeleri için son nefesine kadar fırsatlar tanır.

“(Eğer ölünceye kadar devam ettirilirse) ALLAH puta tapmayı bağışlamaz ve daha küçük suçları irade ettiği kimse için bağışlar. Her kim Allah’ın yanında herhangi bir putu ilahlaştırırsa derin bir sapıklıkla sapmıştır.” (4/116)

Bu nedenle insanoğlu, günahları çok olsa da, Allah’tan ümidini kesmeden tevbe edip kendisini ıslah etmeye çalışmalıdır: “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz ki Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (39/53)

 

Cennet ve Cehennem Ebedidir

“Doğrular için ödül kat kat çoğaltılmış olacaktır. Onların yüzleri asla bir yoksunluk veya utanç yaşamayacaktır. Bunlar Cennetin sakinleridir; sonsuza dek orada kalırlar. Günah kazananlara gelince, onların karşılığı günahları ile eşdeğerdir. Onların nasipleri aşağılanmadır ve Allah’tan başka hiç kimse onları koruyamaz. Yüzleri karanlık geceden parçalarla kaplanmış görünecek. Onlar Cehennemin sakinleri olacaktır; sonsuza dek orada kalırlar.” (10/26,27)

  

 

Kaynaklar:

1- Kuran Son Ahit’in Türkçe Tercümesi: http://teslimolan.org/kuran.php

2- Ek 05 – Cennet ve Cehennem: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=5

3- Ek 07 – Biz Niçin Yaratıldık?: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=7

4- Ek 11 – Diriliş Günü: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=11

5- Ek 17 – Ölüm: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=45

6- Ek 32 – Kritik Yaş 40: http://teslimolan.org/ek.php?ekid=63

Şu Yazıya da Bakabilirsiniz

Kur'an'a göre 'salat' nedir? Semavi Dinlerde Namaz Nasıldır?

İslam’da Ve Diğer Dinlerde Namaz ( Salat ) Nasıldır?

İslam’da Ve Diğer Dinlerde Namaz ( Salat ) Nasıldır? Kur’an’a göre ‘salat’ nedir?  Yüce Allah’ın, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir