Ördek mi Örnek mi Olmalı Hocam!
Örnek olmak, ördek olmaktan farklıdır.
Ne ilgisi var! İki kelimeyi birbiriyle buluşturmak mantıksız! diyebilirsiniz.
Örnek olmak; hal, tavır ve davranışlarla doğruyu yaşamak ve yaşatmaktır.
Ördek olmak ise; sığ sularda avlanırken büyük konuşmalar yapıp, hal tavır ve davranışlarına o konuşmayı yansıtmamaktır.
Toplumsal olarak konuşmayı pek bir severiz. Örnek olmaktır (!!!..) hedefimiz.
Her alanda kendi uzmanlıklarımız vardır. Psikolojiyi biliriz. Kişisel sorunları çözeriz. Sosyolojiyi bilir toplumsal sorunları çözeriz. Ekonomiyi siyaseti hatta tıbbı bilir mutlaka kendimize göre mükemmel gördüğümüz önerilerimiz vardır. Din konusunda zaten hepimiz uzmanız.
Bütün bilgilerimiz çoğunlukla sosyal medya kaynaklı olduğu için dayanaktan uzaktır. Azıcık mürekkep yalamış insanla, bizleri bundan dolayı çok kolay kandırabilmektedir.
Konuşmak, kuru gürültü bilmek değildir. İşte bu Ördek olmak deyimiyle anlatılabilir. Ördek olmamak ve örnek olmak için donanımlı olmamız gerekir. Bu donanımlar: okumak, eleştirel düşünmek, Ya böyle değilse…seklinde sorular sormak, bilen insanları dinlemek gibi çoğaltılabilir.
Okumak ta bilmek değildir ama bilmenin kapısını aralamaktır. Soru ve sorunlara kalıcı çözümler bulmaktır okumak. Bu okumadan kastımız elbette diploma sahibi olmak veya makam mevki sahibi olmak da değildir.
Okumak insanın belki de kendini ve kendindeki kirlenmemiş özün arama mücadelesidir. Kirlenmiş ise öz ,onun temizlenme sürecidir. Doğayı, insanı, olay ve olguları inceleme ve sorgulamaktır belki de okumak.
Dinin ilk emrinin ‘’oku’’ olması, arkasından insanı düşünmeye sevk etmesi , İnsanın Olay ve olgulara bakışını ortaya koyar. İşte bunu yapabilen ‘’Örnek insan’’ veya ‘’Ördek insan’’ ayırımını yapabilecek ve sorunlar çözüme kavuşacaktır.
Zaman odur ki
Eskiden ilim tahsili almış bir insanın hırsızlıklarından köylü yakınmaya başlamıştır. Amaç insanı kazanmaktır. Hiçbir insan israf olmamalı mantığıyla değerlendirilir.
Köy ahalisi çözümler üretir, tartışır ve en son düşüncede mutabık kalınır. O çözüm şudur:
”Biz bu hırsızı imam yapalım. Hem namazımızı kıldırsın, hem de çocuklarımıza dini öğretsin. Böylece utanır hırsızlık da yapmamış olur.”
Yeterli tahsili almış olan hırsız, imam yapılır ve sorun köylüye göre çözülmüştür.
…
Yıllar sonra köyden uzaklara yerleşmiş Ali ile haala köyde yaşayan Veli, şehirde karşılaşır ve aralarında şu konuşma geçer:
-Veli Gardaşım! Köyde hırsızlık olayı vardı. Onu imam yapmıştınız. Ne oldu o durum. O tekrar hırsızlık yapıyor mu?
Veli çayını yudumlarken gayet sakin ve bilmiş ve çözüme katkı sağlamış olmanın verdiği rahatlıkla:
-Çok şükür imamımız yirmi yıldır hırsızlık yapmıyor kendisi. Şimdi adam tutuyor. Onlar hırsızlık yapıyor. Parayı bölüşüyorlar. Arada da köylüyü toplayıp ziyafet veriyor çok güzel dini sohbet yapıyor.
Fıkradan Anladıklarımız
- Her diploma sahibi veya sıfatı olan insanlar, bulundukları makamın ehli değildir. Liyakat o makamı değerli kılar. Makamlar insanları değerli kılmamalıdır.
- İnsanları susturmanın en güzeli yolu onları doyurmak ve dini kullanmaktır.
- Yanlış olan olay ve olgular zamanla normal görülür olur. Onun için yanlışa baştan müsade etmemek gerekir.
- Din, din insanlarından değil kendi kaynaklarından öğrenilmelidir. İnsanlar dini kendi bulundukları meşrep yönünden anlatabilir ve duygularını karıştırabilir ve zamanla kendine olan ilgiyi menfaatına çevirebilir.
- Makam ve mevkilere sahip olan insanlar, kötü de olsa kendisinin orada kalması için her yolu mübah görecektir.
- Sorgulamayan her insan ördek gibi yolunmaya mahkumdur.