Pisliğe Bulanmışsın Ama Yine Kuyruk Havada!
İnsan garip bir varlık. Ölmeyecekmiş gibi çalışır didinir. Çevresini, dünyayı güzelleştirmeye çalışır.
Bir de çalışmadan başkasının kazançlarını kazanç kapısı görenler vardır.
Bunlar sadece kendini düşünür. Haklı veya haksızlığa bakmaz. Helal ve haramlık ta önemli değildir. Gerçi helalliğe bakanlar da, kendince yolunu bulur.
Kendisini ve çıkarlarını düşünen insan her şekle girer. İyi sunulan bir hikâyeye öyle kolay inanırız ki….
İçsel çürümüşlük acaba dış şeklin güzelleştirilmesiyle kapatılır mı?
Ruhsal kirlenen , çürümüş insanlar, kendisi dışındakilerin yumuşak karnını görür ve oradan konuşur. Kandırmak istediklerinin, duygu ve düşüncelerini değiştirmek için yapılamayacak vaatleri de verirler.
Manipülasyonlar yapmak onlar için sıradan davranışlardır.
Modern sömürü sistemlerini saymıyorum bile.
Bazen öyle bunalırız ki, doğruların değil; bizi mutlu edecek kısa vadeli yalanları çözüm olarak görsek te sonuç acı olacaktır.
Aklını kullanamayan insan bu vaatlere inanır ve acısını ömür boyu çeker.
Zaman odur ki
Havalı, kibirli, her şeyi ben bilirim, ben her alanda uzmanım diyen bir fare vardı. Bunun çok bilmişlikleri hayvanların hepsine zarar veriyordu. Ama fare bunu kabullenmiyordu.
Kuşlardan karıncaya , hamsiden leyleklere, itlerden çakallara, Aslandan tavşana bütün hayvanlar bu durumu görüşmek üzere toplandılar. Başkanla ve Ve ormanın derin güçleriyle bu durumu görüştüler.
Farenin yakalanması ve cezasının verilmesi için, oy birliği ile kedi görevlendirildi. Kedi uzun uğraşlar sonunda farenin izini buldu ve onu takip etmeye başladı. Yakalamak için fırsat kollasa da fare de bilinen fare değildi hani. Bir yolunu bulup kaçıyordu. Ağzı iyi dil yaptığı için herkesi de kandırıyordu.
Bir gün farenin görüş alanına girdi. Karşılıklı iyice bakıştılar. Tabi ki teslim olmak niyetinde de değildi. Kovalamaca başladı. Mahalle, sokak, der, tepe derken, günler aylar birbirini kovaladı. Derken bir ovaya girdiler. Fare sonunun geldiğini anlıyordu artık. Ne tarafa koştuysa saklanamadı.
Fare bir ineğin yanına yaklaştı. Binbir vaatler verdi. Bedava yeşil otlardan mısırdan arpaya, kasaplarda kesilmeyeceğine, gazının küresel ısınmaya sebep olmayacağına kadar, romantik, dramatik, teolojik, realistik her düşünceden fikirden duygudan düşünceden girdi ve sonunda ineğin yardımını almayı başardı. Arkama geç ve kuyruğunu dimdik tut ve kıpırdama…..
İneğin arka tarafına yaklaştı ve inek onun üzerine pisleyerek fareyi gizledi.
Kedi ovaya girdi. Ortada hiçbir şey yok. Sadece bir inek ve arkasında taze bir pislik. Biraz yaklaştı ve pisliğin içindeki dik kuyruğu gördü. Uzun bir süre güldü. Gülmekten bayıldı ve sonunda ayıldı. Fareyi kuyruğundan tutarak çıkardı güzelce temizledi ve cezasını verirken mırıldanıyordu:
”Pisliğe bulanmışsın yine de kuyruğunu dik tutmaktan vazgeçmiyorsun”
Fıkradan Anladıklarımız
- Gerçek dostluk ve düşmanlık arasındaki fark: Fıkrada, fareyi koruyan inek, aslında ona yardım eden biri gibi görünse de, gerçekte kendi çıkarı için fareyi gizliyor. Bu, bazen insanların bizi koruyormuş gibi göründüğü ama aslında kendi çıkarlarını düşündüklerini bilmemiz gerekir.
- Seni her koruyan da dost olmadığı gibi, her kötüleyen de düşman değildir.
- O kadar pisliğe bulanan bazı canlıların egosu öyle fazladır ki kuyruklarını yine de dik tutarlar.
- Kim ne yaparsa yapsın er veya geç cezasını çeker.
- Zor duruma düşünce zorda olduğumuzu belli etmeliyiz. Kuyruğumuzu dik tutmak sadece bize zarar verir.
- Toplumsal bilinçlenme bütün olumsuzlukları yok eder. Sadece bir karar vermeye bakar.
- Bize kimler neden ve niçin yardımcı oluyor veya olmak istiyor. Niyetleri sorgulamamız gerekir.