Salamon: Sana, Hayat Kurtaran Üç Öğüdüm Var!
Hikayelere ne çok inanırız biz.
Kafamızda varsa bir olayın veya olgunun hikayesi, beyin ona kolay adapte olur.
Bundandır ki önce hikayeler oluşur, oluşturulur hayatta. O hikayeler görsellerle de zenginleşirse birkaç ‘’azman / uzman’’ da yorum yaparsa teslim alır bizi. Ayrıntılara bakmayız bile.
Eğer bu hikayeler, inandıklarımıza da uyumluysa, sezgilerim destekliyorsa, çevreden inananlar da varsa, birkaç ta kanıt dediğimiz uydurmasyonlar varsa, kutsala inanır gibi inanırız….
Yalanlar içinde gerçekliklerin de olması muhtemeldir elbet. Bizi güneş tutulacak diye gökyüzüne baktıranlar, cebimizi boşaltması da hikayenin bir farklı romantik dram boyutudur sanki…
Bir Çin atasözü şöyle der:
‘’Eğer sen beni kandırıyorsan, Allah senin belanı versin. Eğer bir sonrakinde yine beni kandırıyorsan, Allah hem senin hem benim belamı versin. Eğer kandırmaya devam ediyorsan, senin suçun yok, Allah benim belamı versin…’’.
İnsanlar muhatabını, fikirsel, inançsal, ekonomik…menfaatleri için kandırmaktadır, yalanlar konuşmaktadırlar.
Kandıranların her türlü sıfatları vardır. Onlar için sıfatların önemi yoktur zaten. Kandırılmaya müsait ortamın olduğu her yerde, bazen bilim adamı, bazen din adamı bazen siyasetçi, bazen işveren, bazen amir, bazen dost, arkadaş…adıyla hedeflerine ulaşırlar…
Ne gariptir ki; İnsanı kandırmak, kandırıldığına inandırmaktan daha kolaydır.
Ne zamanki kandırılmışlığı anlar ve tepkimizi verirsek işte o zaman bilinçlenme başlayacaktır. Bu bilinçlenme gelecek nesillerimize büyük bir aydınlanma olarak kalacaktır. Cefası da bizlere bir anı kalacaktır….
Zaman Odur ki
Salamon zengin bir tüccardır. Eski zamanlardan bir zamandır bu dönem. Kesinlikle günümüzle de ilgisi yoktur.
Zaman mı eskiydi, insan mı yoksa düşünce mi?…bilemiyorum…
Salamon, Bir sandık dolusu kristal bardak almış toptancıdan. Dükkanına götürmek istiyor. Onun için bir hamal çağırır ve ona:
- Bu kıymetli sandığı benim dükkana götürmen için; sana üç bin lira mı vereyim, yoksa üç hayat kurtaran öğüt mü vereyim?
Hamal bilgiye açtır. Bilir, Yahudiler zeki ve de ticareti iyi bilir. Hayat kurtaran dediğine göre, belki iyi bir nasihat verir de, hamallıktan kurtulurum düşüncesiyle;
- Nasihat olsun Bayım! Parayı her yerde buluruz. Bilgi öyle mi? Hele sizin gibi yaşını almış bir insandan, tecrübeli birinden nasihatler bana fayda verecektir.
Sinsi şekilde gülümseyen ve doğru tercihi yaptın diyen Salamon:
- ‘’Birinci nasihatı şimdi veririm.
- İkinci nasihatı, yolda veririm.
- Üçüncü nasihatı da dükkana girince veririm’’ der
Karşılıklı anlaşılır. Sandığı güç bela sırtına alır Hamal. Cam ve elde yapılan ürünlerdir, hayli de ağırdır. Söz ağızdan bir kere çıkar der kendi kendine Hamal.
Birinci nasihatı söyler Salamon:
- ‘’Fakirlik, Zenginlikten iyidir derlerse inanma’’
Hamal içinden, bildiğim bir şey ama, hatırlattı yine de. Diğerleri farklıdır belki diye düşünür ve yola koyulmuşlardır. hayli de terlemiş ve yorulmuştur. Yarı yola gelince ikinci nasihatı söyler Salamon:
- ‘’Bekarlık evlilikten iyi derlerse inanma’’
Hamal, bunu da sıradan bir nasihat olarak gördü. Kandırıldım mı acaba diye düşünürken, yoluna devam etti.
Dükkana geldiler. Kristal bardak sandığı hamalın sırtındadır. Terlemiş, burnundan solumaktadır. Salomon’a bakar, nasihatını söylemesi için. Konuşmaya dermanı yoktur çünkü. Durumu anlayan Salamon üçüncü nasihatını söyler:
- ‘’Yaya yürümek, araçla gitmekten iyi derlerse de inanma’’ Hamala, gülerek bunu söylediğinde, sandığı yavaşça ,eğilerek yere bırak der…..
Hamal, kandırıldığını iyice anlamıştır artık. Emek hırsızlığı bir tarafa, bu yorgunlukla bir de dalga geçmesi yok mu. Ağır gelmiştir sırtındaki yükten Yahudinin davranışları.
Ona bir ders vermek ister. Kaybedeceği bir şey yoktur zaten. Nesi var ki hayatta. Yükünü taşıdığı bir ipten gayrı. Yahudiye başını çevirir:
- ‘’Bay Salamon sana da benim bir nasihatım var ki, ömür boyu bunu unutamazsın’’ dedikten sonra, sırtındaki kasayı hızlıca yere fırlatır, Şangır şungur cam kırıklarının sesleri arasında şu nasihatını verir:
- ‘’Yerdeki bu sandığın içinde, bir tane de sağlam kristal bardak kaldı derlerse de, sakın inanma’’
Fıkradan Anladıklarımız
- İnsanları kandırmak kolaydır. Ama farkındalık oluşturmak kalıcı ve etkilidir.
- Her tavsiye öz değil; sadece genellemelerden ibarettir.
- Güçlüler, zayıfları kandırarak güçlü olmuşlarıdır.
- İktidar ve hiyerarşik ilişkiler menfaatin yönünü değiştirebilir,
- Bilinçlenmek bizi biz yapan asıl unsurdur.
- Toplumda kandırılmaya müsait bir kesim vardır.
- Kandıranlar hiçbir zaman ‘’sizi kandırıyoruz’’ demeyecektir.
- İnsan defaatle aynı yanlışı tekrar etmemelidir.
- Yalana kılıf bulmak güç otoriteleri için çok kolaydır.
- Bilgi güçtür
- Kandırılan insanlar kandırılmışlığı kesinlikle öğrenir ama geç olur. Geç olmaması için, tarihten / tecrübeden faydalanmalıdır.